El Cezeri’den Narin’e uzanan yola bakmak
El Cezeri; Leonardo Da Vinci, Wiedemann, Hauser gibi bilim insanlarına da ilham kaynağı olmuş, yaklaşık sekiz yüz yıl önce Diyarbakır’da Artuklular döneminde yaşamış bir bilim insanıdır. Diyarbakır’da surlar içinde bulunan İç Kale’ deki Virantepe Höyüğü’ nde, gün ışığına çıkarılmayı bekleyen çalışmaları mevcuttur. Hiç bir elektronik mekanizmanın kullanılmadığı sistemler dizayn ederek bir çok icat yapan, ilk robotun da mucidi olarak bilinen El Cezeri, Artuklu sarayının kapısını muhteşem bir geometri bilgisi ile dizayn etmiştir. Fizik bilimini ve sanatı bir arada kullanarak inşa ettiği ve en çok bilinen eseri olan filli su saati, padişahın hizmetine sunmak üzere tasarladığı tavuskuşlu ibrik , abdest otomatı, şifreli kilitler, kasalar, otomatik çocuk oyuncakları ve altmışa yakın daha bir çok tasarımı ile sibernetiğin ve mekatroniğin de temellerini attığı söylenebilir. Artuklu hükümdarının desteğini ve itici gücünü alarak tüm çalışmalarını çizimleriyle birlikte kitap hâline getirmiştir. Bu kitap, kendisinden sonra gelen bilim insanlarına da yol göstermiş ve teknoloji yolunu aydınlatmıştır.
El Cezeri, Cizreli’dir. Diyarbakır’da yaşamıştır. Bundan yüzyıllar önce Cizre, Diyarbakır dendiğinde bereketli Mezopotamya topraklarında bilimden, fenden, teknolojiden bahsedilirken biz bugün aynı bölgede nelerden bahsediyoruz? Üzerinde konuşacak çok can alıcı konu var. Bununla birlikte bugünlerde en çok konuştuğumuz, hepimizin yüreğini dağlayan bir konu var ki adı Narin… İnsani duygularımızın tek bir tanesiyle bile bağdaşmayan olaylar silsilesini hayretler içinde izliyoruz. Aklımızın almadığı, duygularımızın kabul etmek istemediği bir vahşeti gerçekle bağdaştıramıyoruz. Gözümüz kulağımız okuyacağımız, duyacağımız bir haberde. İşte tam da bu noktada düşünmek gerekiyor. Diyarbakır’ın topraklarında yatan koca bir tarih gün yüzüne çıkmayı beklerken Narin’in nasıl öldüğünü gün yüzüne çıkarmaya çalışıyoruz. Geçmişten günümüze uzanan düşünce sistemini, matematiği, fiziği televizyon ekranlarında her kanalda birbirinden farklı uzmanlarla konuşup çözümlemeye çalışacakken Narin olayının örgüsünü çözmeye çalışıyoruz.
Bizim ölüm, korku, katliam gibi kavramlardan uzaklaşarak çağdaş, fikri hür, vicdanı hür, akla, bilimsel düşünme becerilerine sahip, sanata, edebiyata hizmet eden bireyler yetiştirmemiz için neye ihtiyacımız olduğunu durup düşünmemiz gerekir. Kadın ve çocukların şiddete uğramadığı, tacizle ve ölümle yüzleşmediği bir toplum oluşturmamız için hareket noktamızın ne olması gerektiğini bulmamız gerekir. Kendi çıkarları için başkalarının hayatını hiçe sayan mühendislerin, mimarların olmadığı, inanmadığı bir düşünceye onay veren yetkililerin, tamir ettiği makinenin parçasını çalan ustaların barınamadığı bir toplum oluşturmak için bir an önce harekete geçmemiz gerekir.
Bu hareket eğitim hareketidir. Bu hareket bütünsel ve yaygın bir eğitim hareketidir. Eğitim, okulda değil ailede başlar, okul ve aileyle devam eder. Eğitim, insan ömrünün belirli bir kısmını kapsamaz. Yaşam boyu öğrenme sisteminde olmak temeldir. Eğitimde akademik başarıdan önce bireysel yükümlülükler, toplumsal sorumluluklar, ben değil, biz, benim çıkarlarım değil, sosyal varlık olarak içinde bulunduğum ekosistemin çıkarları şeklinde düşünme sistemini oluşturmak hedeflenmelidir.
Neler yapılabilir?
Öğretmenlerin destekleyici, yol gösterici ve yönlendirici nitelikleriyle ön plana çıktığı, değerli olduğu bir sistemde, öğrencilerin okuldaki işleyişin gidişatını kolaylaştıracak her türlü sorumluluğu üstleneceği bir ortam oluşturulmalıdır. Süreç çıktılarının önemli olduğu bu sistemde öğrencilere saygılı, başkalarının özgürlüklerine ve haklarına duyarlı olmak, iletişim dilini doğru kullanmak, kurallara uymak, kurallar çerçevesinde çizmesi gereken sınırları bilmek ve bu sınırların sorumluluğunu almak gibi becerileri kazandırmaya odaklı bir eğitim dünyası oluşturulmalıdır. Bunun için bu alanda bilimsel çalışmalar yapan araştırmacılarla, eğitimciler, sosyologlar ve psikologlarla iş birliği içinde program geliştirilmelidir. İnsani, evrensel ve milli değerler çerçevesinde hareket eden bireyler çağdaş toplumların aynasıdır.
Okul hayatının bitişi ile eğitim bitmemeli, sürekli eğitim sistemi yerleştirilmelidir. Özellikle insan ve hayvan hakları, çevre bilinci, iletişim, öfke kontrolü, stres yönetimi, toplumsal bilinç, arkadaşlık, komşuluk, özgürlük, çözüm odaklı yaklaşım, bilimsel düşünme becerileri gibi konularda gerek aile eğitimlerinin gerek bireysel eğitimlerin mecburi olması kişisel gelişim süreçlerine katkı sağlayabilir. Tüm bu eğitimlerin hem teorikte hem de pratik uygulamalarda verilmesi tüm toplumu değiştirmeye yetmese de birilerinin gelişmesine katkı sağlayabilir. Unutulmamalıdır ki büyük dalgalar ufak damlalardan oluşur.
Bu şekilde bir sistem birçok mesleğe de iş olanağı sunacaktır. Yapmış olmak için yapılan değil, gerçekten yapılan her şey mutlaka sonuç verir. İşte o zaman, bizler gün ışığına çıkmayı bekleyen bilimi, sanatı ve geleceği oluşturacak teknolojiye nasıl katkı sağlayacağımızı konuşabiliriz.
Tecrübe, yaşadığımız acı olayların toplamı olarak nitelendirilirse yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz şeyler olmalı ve öğrenme duygumuz bizleri aksiyon almaya sevk etmelidir.
Belma Alper Uğurlu