Yeşil ile beyazın buluştuğu sevda

Yeşil sancaktır, beyaz hilaldir… Yeşil cesarettir, beyaz asalettir… Yeşil Uludağ’dır, beyaz tertemiz düşen kardır… Bursa yeşil’dir, Bursa beyazdır…

İzmir aşığı olarak Bursa gezimde hayıflanmadım desem yalan olur. Bursa İzmir’i sollamış. Ekonomide de, kültür sanatta ta, gastronomide de , sporda da..

Nüfus bakımından Türkiye’nin dördüncü büyük kenti Bursa. Burada en çok Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dönemine ilişkin tarihî eserlerin bulunmasının nedeni ise, Bursa’nın Osmanlı Devletinin ilk büyük başkenti olması. Bursa, alışveriş merkezleri, parkları, müzeleri ve çarşısıyla öne çıkıyor. CNN İnternational, Bursa’yı “Türkiye’nin Detroit’i” olarak tanımlıyor. Çünkü Tofaş, Fiat, Renault, Peugeot,Karsan,TOGG,Bosch,Güleryüz  ve Akia fabrikaları Bursa’da…

Neredeyse tüm kaynaklar, Yaşlı Plinius’un aktardıklarına atıfla Bursa’nın kurucusu olarak Bithynia Kralı I. Prousias’ı gösteriyor. Roma Cumhuriyeti ile giriştiği II. Pön Savaşı’ndan yenik  çıkan Kartacalı General Hannibal Bithynia kralına sığınmış ve onun da katkısıyla Prusa kenti kurulmuş. Yeni bilgiler ışığında yerleşimin çok daha önceden kurulduğu; I. Prousias döneminde, yaklaşık MÖ 185’te büyütülerek kent  haline getirildiği ve “Prousa” olarak adlandırıldığı söylenebilir. Bursa, 1317 yılında Osman Bey tarafından kuşatılmış, uzun süren kuşatmadan sonra 6 Nisan 1326’da Osman Bey’in oğlu Orhan Bey tarafından alınmış. Beyliğin başkenti 1335 yılında başkent Bursa’ya taşınmış olup kentte büyük bayındırlık hareketleri yaşanmış. İlk resmi Osmanlı Darphanesi de bu dönemde kuruluyor.

Osmanlı Padişahı I.Bayezid döneminde 1390-1395 yılları arasında Yıldırım’da bulunan Yıldırım Camii ve 1396-1400 yıllarında Osmangazi’deki Ulu Camii inşa edildi. Osmanlı döneminde Bursa, soyluların kullandığı ipekli eşyaların başlıca üretim merkezlerinden biriydi. Şehir, yerel ipek üretiminin yanı sıra 17.yüzyıla kadar Osmanlı sarayları için kaftanlar, yastıklar, nakışlar ve diğer ipek ürünlerinin ana üretim merkezi oldu. Tarihte ilk havlu üretiminin Bursa’da gerçekleştiği söylenir Günümüzde de havlu üretimi ve ihracatı yapılıyor.  İpek üretimi ve bıçakçılık Bursa’nın  dünyaca tanınmasını sağlamış. Bursa gezimizde ne şanslıyız ki Uluslararası Bıçak Festivali’ne denk geldik.

Millî mücadele dönemlerinde çeşitli ayaklanmaların yaşandığı Bursa, 8 Temmuz 1920’de Yunanlılarca işgal edildi. Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nden sonra 11 Eylül 1922’de Türk birliklerince geri alındı. Bursa, 1987 yılında çıkarılan 3391 sayılı kanun ile büyükşehir unvanı kazandı.

Karagöz Gölge Oyunu tarihte Bursa’nın Türk kültür yaşamına kazandırdığı en önemli geleneklerden biri. Bu güzel kentteki gezimize Tayyare Kültür Merkezi’nden başlıyoruz. Cumhuriyet tarihinin ilk modern sinema-tiyatro-konser salonları arasında yer alan Tayyare Kültür Merkezi mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’nun projesi doğrultusunda Tayyare Cemiyeti (Türk Hava Kurumu) tarafından yaptırılmış ve 1932 yılında Bursa’da hizmete açılmış. Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları da burada temsiller veriyor. Merkezdeki Nazım Hikmet Sergisi tek kelimeyle muhteşemdi.

Bu arada 3 gün boyunca Bursa’yı hep yürüyerek gezdik. Metro ile şehir merkezine ulaştıktan sonra çoğu “görmeniz gereken yerler” yürüme mesafelerinde. Tayyare Kültür Merkezi’nden Sultan II. Bayezid tarafından İstanbul’daki cami ve medresesine gelir getirmek amacıyla inşa ettirilen Koza Han’a geçiyoruz. Han’ın mimarı Abdülûlâ bin Pulat. Han klasik plana uygun olarak, kareye yakın dikdörtgen bir avlunun etrafında yer alan iki katlı ana yapıyla, doğusunda ahır ve depoların bulunduğu tek katlı avlulu bir yapı olan İç Koza Han’dan oluşuyor. Hanın üç girişi var. Kuzey cephesindeki girişinde görkemli bir kapının önünde resim çektirmemek mümkün değil. Koza Han’da asırlardır çok farklı ülke ve milletlerden tüccarların işyerleri varmış. Yapı günümüzde de ticari canlılığını koruyor..

İstikamet Osman Gazi Türbesi . Orhan Bey, 1326 yılında Bursa’yı fethetmesinin ardından babası Osman Gazi’nin (1258-1326) vasiyetini yerine getirerek O’nu “Gümüşlü Kubbe” denilen yapının içine defnetmiş. Osman Gazi’nin ‘Gümüşlü Kubbe’ olarak adlandırdığı yapı, Bursa kuşatması sırasında uzaklardan güneş altında kurşun kaplı kubbesi parlayan bir Bizans şapeliydi. Günümüzde Osman Gazi’nin mezarının bulunduğu yapı, 11. yüzyılda bu alanda mevcut olduğu bilinen Saint Elias (Aya Elia) Manastırı’ndaki şapelin yerine yapılmış. Türbe sekizgen planlı olup üzeri kubbe ile örtülü.  Kubbe, kubbe eteği, pencere alınlıkları 19. yüzyıla ait kalem işleri var. Türbe ortasındaki sedef kakmalı ahşap sanduka Osman Gazi’ye ait. 

Kent meydanındaki Atatürk heykelinin hemen yanında Bursa Kent Müzesi yer alıyor. 14 Şubat 2004’te açılan müze Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından kentin kültürel, tarihsel, sosyal ve ekonomik birikimini korumak, tanıtmak ve yarının kentlilerine yol göstermek amacıyla kurulmuş özel bir müze. Bursa ile ilgili her türlü belge, eşya, kitap, görsel malzeme, ses ve görüntü kayıtlarının toplandığı Bursa Kent Müzesi, kuruluşundan günümüze hazırladığı sergiler, gerçekleştirdiği etkinlikler ve planladığı eğitim programları ile Türkiye’nin en nitelikli ve sevilen müzelerinden biri   70 yılı aşkın süre boyunca Bursa Adliyesi olarak kullanılan ve 2001 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından devir alınarak restore edilen bina üç kattan oluşuyor.

Giriş katında bulunan birinci galeride Bursa’nın prehistorik döneminden Bithinya, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemleriyle Kurtuluş Savaşı yıllarına uzanan bilgiler aktarılmakta. Bu galeride ayrıca 18. ve 19. yüzyılda Bursa’da yaşanan felaketlere ilişkin verilen bilgiler de dikkati çekmekte. Aynı kattaki ikinci galeride Cumhuriyet dönemi ile Bursa’nın değişen yüzüne, çeşitli dönemlerde Bursa’ya yönelik olarak gerçekleşen göç hareketlerine, Bursa’nın mimari yapısı ve kentleşmesine, Uludağ’a ilişkin bilgilere ulaşmak mümkün. Müzenin -1. Katında bulunan galeride 18. yüzyılda Bursa’ya gelen Avrupalı seyyahların çektiği Bursa çarşısı fotoğrafları kaynak edilerek hazırlanan el sanatları çarşısı yer almakta. Burada hala yaşayan ilk İskender Dönercisi dükkanı da sergileniyor. Koridor şeklinde ve adeta yaşayan bir sokak gibi zemininde taşlar döşeli olan bölümünde Bursa’nın geleneksel ticaret hayatını yansıtan havlucu, arabacı, nalbant, saraç, semerci, yemenici, bıçakçı, bakırcı-kalaycı, tenekeci, marangoz, keçeci, sepetçi, çinici, şekerci, kebapçı esnafına ait dükkân canlandırmaları var. Bunlardan ayrı şekilde tasarlanan ipek bölümü ise müzenin oldukça dikkat çeken alanlarından biri.. 1. Kat galeri alanında ise Bursa’daki geleneksel yaşam kültürü anlatılmakta. Bursa’nın kaplıcalarının, yemek kültürünün, gezeklerinin, Karagöz ve Hacivat gibi kültürel zenginliklerinin gösterildiği bölümde müzeye bağışlanan etnografik objeler de izlenime sunulmuş. Müzede bir kafe ve hediyelik eşya mağazası da var.

Yeşili bol Bursa’nın en güzel parklarından biri de Merinos Parkı. 252 bin 500 metrekare yeşil alanda, 81 farklı türde olmak üzere, 2 bin 500 ağaç ve 11bin 600 bitkinin bulunduğu alanda bir suni gölet ve süs havuzları yer alıyor. Yeşil alanın yanı sıra aktivite alanlarıyla da cazibe merkezi konumunda. Park bünyesinde kafeterya, restoran, 2 kilometre yürüyüş yolu, 3 kilometre koşuyolu, 5 kilometre bisiklet yolları ve çocuk oyun alanları var. Merinos Parkı içinde Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi bulunuyor. Türkiye’nin ilk sanayileşme atılımları çerçevesinde, 1938 yılında Atatürk tarafından hizmete açılan ve Bursa’yı tekstilin başkenti yapan Merinos İplik Fabrikası’nın bulunduğu alana yaptırılan Atatürk Kongre Merkezi, ulusal ve uluslararası kongrelere , sergilere, fuarlara ev sahipliği yapıyor. Merkezdeki sergileri gezdik. Hepsi birbirinden güzel ve eğiticiydi. Özellikle Merinos Tekstil Sanayi Müzesi.. Cumhuriyet ve Bursa tarihinin sembol işletmelerinden biri olan Sümerbank Merinos Yünlü Sanayi Dokuma Fabrikası restore edilerek müze mimarisine uygun bir biçimde tasarlanmış. Sergileme düzeniyle ilgili olarak oluşturulan konseptte, eski Merinos Fabrikası’nda gerçekleştirilen üretim sürecinin bölümlerinden tanıtılması hedeflenmiş. Her bölümde sırası ile Merinos koyunundan alınan yün yapağının hangi aşamalardan geçerek yünlü kumaşlara dönüştüğünün hikâyesi anlatılıyor. Gezici sergiler de vardı Bursa’da olduğumuz günlerde.. Bursa’nın önemli isimleri Zeki Müren ve Cemal Nadir sergileri gibi..Tek tek inceledik belgeleri..

Uludağ’a çıkmadık. Zaten yangından sonra çoğu otel kapalı..Kar da bittiğine göre ..

Peki Bursa’da ne yedik?

Tabii ki İskender Kebap. Yıl 1867. Hikaye Mehmet oğlu “İskender Efendi”nin Bursa’nın Kayhan semtindeki dükkânında başlıyor. O dönemde kuzu bir bütün olarak ve yere paralel biçimde odun ateşi üzerinde pişirilmekteydi. Bu şekliyle kuzunun lezzetli parçaları herkese eşit dağılmaz. “İskender Efendi” de bu durumun üzerine herkesin aynı oranda, eşit dağılımda aynı lezzeti alabilmesi için çözüm aramaya başlar ve en nihayetinde et pişirme ustası bir aileden gelen uzmanlığıyla girişimci ruhunu bir araya getirerek yeni bir lezzet harmanı ve pişirme yöntemi ortaya çıkarır.

Kuzu etini öncelikle sinir ve kemiklerinden ayırır, dikey bir çubuğa kat kat yerleştirir ve dik olarak tasarladığı mangalın önünde döndürerek mangal kömüründe bu harmanı pişirir. Sonuç olarak da ortaya herkesin kuzunun en lezzetli parçalarını keyifle yediği, lezzet kültürümüzün önemli mihenk taşlarından döner kebap hayat bulur 1930’lu yılların başında kurulan, “Cevat İskenderoğlu”nun yetmiş yıldan fazla bizzat çalıştığı ve her detayıyla ilgilendiği  “Köşe Mavi Dükkan”ı, yıllardır değişmeyen lezzeti, özgün ruhu ve güler yüzlü servis anlayışı ile üç kuşak misafirlerini ağırlıyor. İskender Efendi”nin üç erkek çocuğundan biri olan Cevat İskenderoğlu büyük ağabeyi Nurettin İskenderoğlu ile birlikte “Atatürk Caddesi’nde, yani bugünkü Tayyare Kültür Merkezi yanındaki köşede İskender Kebap lezzeti ile yerli ve yabancı turistleri ağırlamaya devam ediyorlar.

Cantık da yedik tabii. 1958 yılından bu yana Acı Dayı Cantık, Bursa da cantığın ilk yapıldığı yer. Necmettin Pideci tarafından kurulan Acı Dayı, oğlu  Yusuf Pideci tarafından işletilmiş ve geliştirilmiş.  Şu anda torunu Mete Pideci ile günümüzde hizmet vermekte olan Acı Dayı, Bursa tarihinde ve yöresel lezzetinde tescilli ürünü Cantığın en eski temsilcisi olarak Kayhan Çarşısı’nda hizmetine devam ediyor.

Bir sabah kahvaltısını tahinli pideye simit banarak yaptık. Bursa’ya has bir lezzet Tahinli pide. Sıcak servis ediliyor. Tahini çok bol..

Ve süt helvası..Bursa’nın kendine has en önemli leziz tatlılarından bir tanesi. ‘Bursa Helvası’ olarak da anılıyor. Kıvamı ustalık gerektiren bu tatlıyı yaparken ilk önce tencerede un ve tereyağı kavrulur. Sonrasında süt kaynatılır ve kavrulmuş un ve tereyağına eklenerek karıştırılır. Balkan kökenli bu leziz tatlıyı mutlaka tatmalısınız.

Metro’dan durağında inip Timsah şeklinde dizayn edilen Bursapor stadını görmenizi de salık veririm. Bu sene bir üst lige çıkan Bursaspor taraftarı her maçta stadı tek koltuk boş bırakmaksızın dolduruyor. Maça denk geldiyseniz bir milli piyango bileti alın derim ,çok şanslısınız.

Bursa ile ilgili birkaç ilginç not ta aldım..

Bursa doğumlu olan Sabiha Gökçen anne ve babasının ölümünün ardından abisiyle birlikte yaşamaya başlamış. O dönemlerde evi Hünkar Köşkü’nün yanında olan 12 yaşındaki Sabiha Gökçen, bir gün köşkün bahçesinde korumaları geçip Atatürk’ü görmeye çalışırken korumalar tarafından engellendiğini gören Atatürk, Gökçen’i yanına çağırır ve ne istediğini sorar. Sabiha Gökçen’in okumak istediğini söylemesi üzerine ise onu evlat edinir. Bugün Atatürk’ün Sabiha Gökçen’i evlat edindiği ve Bursa ziyaretlerinde konakladığı Hünkar Köşkü bir müze olarak ziyarete açık.

Zeki Müren Emir Sultan hayranıdır. Hayranlığı sebebiyle oraya gömülmeyi vasiyet etmiş ve bu vasiyeti yerine getirilmiş..

Bursa’nın çarşılı köprüsü olan Irgandı Köprüsü’nün örneği dünyada yalnızca dört adet bulunur. Bursa, Floransa, Venedik ve Lofça çarşılı köprüye sahip dört şehir!.

Bursa Ulu Cami’nin en güzel göründüğü noktalardan biri Bursa’nın hanlarından biri olan Emir Han..

Bursa’nın hanlarından Fidan Han, Koza Han’ın bir replikası.

Bursa’nın büyük bir kısmı 1855 yıllında küçük kıyamet dedikleri bir depremde zarar görmüş ve yıkılmış. Dolayısıyla şehirde yer alan mimari yapıların neredeyse tamamı aslına uygun olarak restore edilmiş durumda.

Bursa’nın Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki adı “Hüdavendigar” olarak da bilinir ve bu adın kökeni Sultan II. Murad’a (Hüdavendigar Sultan) dayanıyor. 1421 yılında tahta çıkan II. Murad, padişah olduktan sonra Bursa’yı başkent yapma kararı almış ve Bursa’ya büyük önem vermiş. O dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti Edirne idi, ancak II. Murad, Bursa’yı imparatorluğun başkenti haline getirmiş ve burada birçok önemli yapıyı inşa ettirmiş..II. Murad’ın bu özel ilgisi ve hizmetleri nedeniyle Bursa, kendisine olan saygı ve minnettarlık ifadesi olarak “Hüdavendigar” adını almış. “Hüdavendigar” kelimesi, Farsça kökenli bir kelime ve “devletlilerin padişahı” veya “yüksek insanların sultanı” gibi anlamlara geliyor.

Kestane şekeri’mizi de aldıktan sonra artık grevle boğuşan İzmir’e dönme zamanı.

Bazı sözler vardır Bursa denince akla gelir; tarih kokan sokaklardan, mis gibi kestane kokusundan söz eder. Efsane Bursa sözleri ile yazıyı noktalıyorum..

  • Biz Osmanlı kurucu başkenti Bursa’lıyız.
  • Biz Bursa’lıyız, zeybek oynarken bile diz çökmeyiz.
  • Alçak gönüllü, kocaman yürekli insanların memleketidir Bursa.
  • Türbeleri gezip tarihle iç içe olmaktır Bursa’yı solumak.
  • Bursaspor heves değil, nefestir.

 

 

 

 

 

.

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu