The Waterboys Denis Hopper’ı anlatan albüm yaptı
1977’de, müzik ve edebiyata tutkun 18 yaşındaki Mike Scott İskoçya’nın batı kıyısındaki bir sahil kasabası olan Ayr’da ilk olarak Jungleland adında bir grup kurdu. Scott’ın Clash, Richard Hell ve Sex Pistols gibi kendisini etkileyen müzikten, bir Bruce Springsteen şarkısından adını alan bir gruptu. Bundan birkaç yıl sonra ise hala liderliğini sürdürdüğü Waterboys’a geçiş yaptı. Bugün 66 yaşındaki Scott için Waterboys şarkıcı, söz yazarı, gitaristi ve tek devamlı üyesi olarak şarkılarını tutkularını duyurduğu bir mecra.
Grubun 1983’teki ilk teklisi Patti Smith’e nefes kesici bir övgü olan “A Girl Called Johnny” oldu. Waterboys’un en büyük hiti “The Whole of the Moon” ise çoşkunun büyüleyici bir haykırışıdır.
Scott: “Beni büyüleyen şeylere dalmayı seviyorum, sonuna kadar da gidiyorum.”
Bu kesinlikle Waterboys’un yeni albümü “Life, Death and Dennis Hopper” için de geçerli. Albüm, Hopper’ın Kansas’ta büyümesinden Hollywood’daki kariyerinin iniş çıkışlarına ve 2010’daki ölümüne kadar olan hayat eğrisini takip ediyor. Scott, “Bu bir saygı albümü değil . Bu bir keşif. Sadece Dennis’in hikayesi değil. Bir zamanın, dönemin hikayesi.” diyor.
Scott Hopper’a “Easy Rider” filmiyle başlayan bir hayranlığı var. “Easy Rider”’dan sonra Hopper “büyük çılgınlığı” olan “The Last Movie”yi yaptı. “Tamamen kontrol ettiği bir filmdi ama o kadar bataklığa saplandı ki perspektifini kaybetti”. “Bu bana ‘Fisherman’s Blues’ dönemindeki halimi hatırlatıyor.”
Scott’ın Hopper hayranlığı başlangıçta, Waterboys’un 2020 albümü “Good Luck, Seeker”da yer alan, “Dennis Hopper” adını taşıyan bir blues-pop karışımı tek bir şarkıya ilham verdi .
2020’nin başlarında, Hopper odaklı üç parça daha yazmıştı ve bunları bir EP olarak yayınlamayı düşündü. Scott, konusunu araştırmak konusunda titiz davrandı, Hopper’ın dört biyografisini okudu ve Hopper’ın şiir ve fotoğraflarından oluşan röportajları, denemeleri ve kitapları inceledi.
Arkadan şarkılar gelmeye devam etti. Pandemi karantinası başladığında Scott, projede yazar ortağı ve fikir tahtası olan klavyeci James Hallawell başta olmak üzere Waterboys’un birkaç üyesiyle uzaktan işbirliği yaptı.
Hopper’ın hayatına dayanan bir konsept albüm olduğu anlaşıldığında Scott, menajeri, sektörün kıdemli ismi Danny Goldberg’e haberi e-postayla gönderdi.
Scott: “Danny tek kelimelik e-postaların ustasıdır,geri yazdı ve harika dedi.”
Açılış parçası “Kansas”ın sözlerini genç bir Hopper’ın bakış açısından yazdı ancak şarkıya eşlik etmesi için yazdığı müzikten memnun değildi. “Yeterince Amerikan değildi,” diyor Scott. “Gerçek, otantik bir köklü Amerikan sesine sahip birine ihtiyacım vardı.”
Olt-country emektarı Steve Earl’e ulaştı. Earle bir röportajında, “içinde olmak istediğim çok az grup vardır; Beatles, Stones ve Waterboys ikisi olmadı ama Waterboys olabilirdi. Mike benden belirli bir şey istedi. Bu parçanın inandırıcı,samimi olması gerekiyordu. Bunu yapacak hayranlık bende vardı. Hem Mike ve hem de Hopper’a.” dedi.
Earle, sadece grileşmiş sesi ve akustik gitarıyla bir ‘demo’ kayıt yaptı. Scott şarkıyı dinlediğinde şarkıyı yeniden kaydetme planından vazgeçti.
Benzeri “Letter from an Unknown Girlfriend” için oldu. Scott şarkı için bir kadın vokalist aradı ve ham bir versiyonunu Fiona Apple’a gönderdi. Apple, 2019’da Showtime dizisi “The Affair “in finali için “The Whole of the Moon şarkısının muhteşem bir cover’ını kaydetmişti, Scott bunu şarkının “şimdiye kadar duyduğum en duygusal cover” olarak adlandırdı. Apple, Scott’a piyanoda söylediği bir kayıt gönderdi. İlk başta, düzgün bir grup versiyonu kaydetme düşüncesinde olan Scott: “Demo’yu aldığımda, Fiona’ya geri yazdım, eğer uygun görürsen, hiç değiştirmeden kullanmak isteriz. Gücü çok yüksek.”
Scott, Waterboys’un tek daimi üyesi olmasına rağmen, albüm çalışmalarında ister Earle ve Apple gibi tek seferlik konuklarla, isterse şu anki Waterboys kadrosunda yer alan Hallawell ve Paul Brown gibi diğer müzisyenlerle olsun iş birliğine çok önem veren bir adam.
Yeni materyalin çoğu, Hopper’ın hayatının zaman çizelgesini izlerken, türler arasında geçişler yapıyor. “Hollywood ’55”, orta yüzyıl kokteyl salonu cazına eğlenceli bir bakış; “Andy”, Andy Warhol’un Hopper ile dostluğunu Burt Bacharach tarzı, yumuşak bir orkestra popuyla vurguluyor; ve “The Tourist”, Jefferson Airplane titreşimleriyle dolu gitar odaklı bir parça üzerinde Hopper’ın 1960’ların karşı kültüründeki fotografik maceralarını anlatıyor.
Hopper’ın 1970’ler ve 1980’lerin başlarındaki uyuşturucuyla dolu koşusu, Scott’ın dengesiz bir konuşma vokali içeren çılgın “Freakout at the Mud Palace” ve Bruce Springsteen’in seslendirdiği daha stoacı bir yansımayla kapanan “Ten Years Gone” ile canlandırılıyor. Diğer yerlerde, meditatif enstrümanlar, aptalca skeçler ve hatta golf oynamakla ilgili şaşırtıcı derecede samimi bir şarkı bile var.
Hallawell, “Sözlü parçalar geldikçe, her şeyi bir radyo tiyatrosu gibi bir yolculuğun kaleydoskopuna dönüştürüyorlardı” diye açıklıyor.
Albüm bir bütün olarak ele alındığında, Hopper ve Scott olmak üzere iki sanatçının geniş kapsamlı yaşamlarını kapsamaya çalışırken neşeyle her yere dağılıyor.
Scott albüm için tanımlarken, “hayal kurmanın, yaratıcılığın, başarının, kibrin, bir çöküşün ve ardından kurtuluşun hikayesi,bu şüphesiz dünyadaki her şey kadar eski” diyor.
Dr.Emin Yeğinboy
…