Kadından kadına psikolojik taciz
Yaşamadığımı yazmam.. Okuyucum bilir, önce deneyimler, hisseder sonra yazarım.
Bu aralar, özel hayatımda kadının kadına psikolojik baskısını deneyimledim. Belki yaşımın getirdiği olgunluk ile sakin kalmayı, krizi doğru yönetmeyi bildim. Söylemeden, yazmadan duramam bilirsiniz.Biraz araştırınca üzerinde daha derin düşünmek gerektiğini anladım. Konuya yelken açma vakti.
Uzun süre, Mobbing, “psikolojik taciz” konuşuldu. Yıldırma ya da bezdirme. Hayli sık duymadık mı bu kavramı.
Hep erkeklerin kadınlara uyguladığını gözlemledik, kınadık, protesto ettik. Ama yapılan çalışmalar ve raporlar, kadınların birbirine daha çok mobbing yaptığını gösteriyor. İş yerinde kadın amiri ya da iş arkadaşı tarafından mobbinge maruz kalanların sayısı hayli fazla. Buna özel hayatta arkadaş, arkadaş/tanıdık sevgilisi, arkadaş eşi, kadın akraba baskısı, kaynana, anne, konu komşunun yaptığı sosyal baskı eklenince biz kadınların hayatı zindana dönüyor. Hele sosyal hayattan koparılmış, diziler ile zehirlenen halkımıza dayatılan anne model, kaynana modeli, hamamda mal gibi görücüye çıkmayı kabul eden genç kadın modelleri kültürümüzde yer edinmeye, belleklere sübliminal mesaj vermeye devam ediyor.
KADINLARIN BIRBIRINE PSİKOLOJİK BASKISI KÜLTÜR IÇINDE KENDINE YER EDINMIŞ
“Bir kadın hemcinsiyle sadece empati kurması gerekirken, neden onu daha çok yaralar ve zarar verir ki?” Gerçek şu ki, yapılan son araştırmalara göre kadınların hemcinslerine uyguladığı psikolojik baskı oranı hayli fazla. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın İletişim Merkezi Alo 170 hattına gelen şikâyetlerden büyük çoğunluğu kadınların kadınlara yönelik yaptığı mobbing şikayeti olduğu belirtiliyor.
Hem toplumsal hayatta hem de iş hayatında kadınların hemcinsleri üzerinde daha baskın olma isteğini değerlendiren sosyologlar, bir insanın başka insanlar üzerinde baskın olma isteğinin normal bir durum olmadığı, bunun sorunlu kişilerin özelliği olduğu kanaatinde. Mesela gelinine baskı yapan bir kaynananın, oğluna, kocasına veya daha güçlü bir başkasına gücünün yetmeyeceğini, hatta onlara yönelmeyeceğini söylüyor. Kadınların birbiri üzerindeki baskısınınsa, kendini belli alanlarda ifade etme, varlığını hissettirme ve değerli olma noktasında imkân bulamamış kişilerin, bunun yerine kendilerinin kolaylıkla ulaşacağı, tabiri caizse dişine göre gördüğü kişilere yönelmesinden kaynaklandığını belirtiyor. Kendi giymediği dekolte giysiyi giyen bir başka kadına hakaret içerikli sıfatlar yakıştırmak, kendi gitmediği seyahate giden diğer kadını yaftalamak gibi onlarca örneğe ulaşabiliriz.
İş hayatının yanı sıra, en küçük dairede gelin-kaynana-görümce-elti, komşu ilişkisi ve arkadaşlar arasında yaşanan zulüm ve baskı durumları, doğru olmasa da kültür içinde kendine yer edinmiş vaziyette.
KADINLAR, KADIN AMİR İSTEMIYOR
‘mobbing.com (Emotional abuse in the American Workplace)’ isimli sitede yapılan bir anket çalışmasında özellikle iş ortamında kadınların hemcinsleriyle olan ilişkisinin iyi olmadığı ve kadın amir istememe oranlarının hayli yüksek çıktığı bilgisine yer veriliyor. Bu çalışmaya göre işyerinde mobbingi yüzde 85 erkekler kadınlara yapsa da, yüzde 69 oranında kadınlar birbirlerine uyguluyor. Çalışmada kadın kadına baskının çok daha şiddetli olduğu belirtiliyor. Mesela kadın mağdurlardan birinin, hemcinsi için “Empati kurabilirdi, çünkü onun da çocuğu var, bir anne ve bir kadın.” demesi dikkat çekiyor. Çoğu kadının özellikle finans sektöründe ‘Kadın yönetici istemiyorum’ isteği ise bir diğer ilginç sonuç. Mobbing konusunu akademik olarak çalışan ve Türkiye’de kitaplaştıran Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Pınar Tınaz, bu tarz anket çalışmalarının sonuçlarının bu yönde olmasının gerçeklik payı olduğu fikrinde. Tınaz’a göre kadın çalışanların kadın amir istememelerinin sebebi, kadın çalışanların mobbingi önce hemcinslerine uygulamasında ya da birbirlerine karşı geliştirdikleri düşüncede aranmalı. Sosyolog Ayşen Gürcan ise, kendi cinsini küçümseyen, öteki cinse karşı bir yapay üstünlük algısına sahip kişiye, küçümsediği cinsten bir amir gelmesinin ona hakaret gibi geleceğini düşünüyor. Bazen de tam tersinin olabileceğini belirtiyor. Mesela kadın amire karşı sadece kadınların değil erkeklerin de bakışının kendi cins yüklemeleriyle doğru orantılı olduğunu ifade ediyor.
KADININ EN BÜYÜK DÜŞMANI DIĞER KADINLAR MI?
Psikolojik yönüyle mobbing ve toplumsal baskıyı ise Prof. Dr. Pınar Tınaz yorumluyor. Tınaz’a göre, çalışma hayatında kadınlar, beceri ve yeteneklerini erkekler kadar iyi pazarlayıp satamaz. Daha sessiz kalır, daha fazla sorumluluk yüklenirler. Ayrıca aile hayatının yükünü de yine kadınlar çektiği için, çalışma hayatının sorunlarına karşı çok daha hassas olabilirler. Bu özellikleri kadını, kurban olma tehlikesiyle karşı karşıya getiriyor. Kadınların en büyük dezavantajı, daima yalnız mücadele etmek zorunda olmaları. ‘Birleşirsek daha güçlü oluruz.’ düşüncesi, kadınlarda erkekler kadar gelişmiş değil. “Kadının en büyük düşmanı ne yazık ki diğer kadınlardır.” diyen Pınar Tınaz, kadının çoğu kez diğer kadını kendine rakip olarak gördüğünü, onu bir tehlike olarak algıladığını düşünüyor. Ona göre erkeklerin dünyasında yer alarak, kendilerine ‘erkek gibi kadın’ dedirtmek hevesiyle hemcinslerine karşı çevrilen oyunlarda sorgusuz sualsiz erkeklerin amacı doğrultusunda hareket eden kadınlar da var. Dolayısıyla hem toplumsal hayatta hem iş hayatında kadınların hemcinsleri üzerinde daha baskın olma isteği, birbirlerine karşı geliştirdikleri düşünce ve algıların yanında, erkekler dünyasına kendilerini kabul ettirme isteğinden de kaynaklanıyor. Üstelik bu her ortamdaki kadın ilişkilerinde geçerli.
Eskiden, özellikle kadınların uğradığı mobbinglerde ne yazık ki, kadın bunu ifşa etmekten ürküyordu. Üstelik bu konuyu destekleyici kültürel ve hukuki düzenlemeler de ne yazık ki mevcut değildi. O yüzden genellikle üstü kapatılır, ortamdan uzaklaşma yoluna gidilir, bir şekilde olmamış gibi davranılırdı. Son zamanlarda sosyal merdyanın da destek gücü ile kamuoyu daha sağlam tepkiler vermeye başladı. Bu noktada psikolojik-sosyolojik anlamda baskı mağduriyeti çözülebilir mi? Sosyologlara göre, mağdur ancak üstün bir duruş sergileyebilir ve içinde bulunduğu durumu gerçekçi bir şekilde değerlendirebilirse, sükûnetini koruyup kendini rahatlatabilirse mobbing şiddeti etkisini yitirebilir. Sakin ve özgüveni yüksek bir duruş, buna karşı en etkili ilaç. Baskıya karşı dik durmak, bunun mücadelesini vermek şart. Bunun için özellikle hukuksal mücadeleyi hemen başlatmanın, sonrasında olabilecek başka vakaları önleme açısından da önemli.
Biliyorum bu baskıyı sen de yaşadın. Düşün bak. Uzak bir akrabanın eşi, arkadaşım dostum dediğin bir erkeğin sevgilisi ya da eşi, amirin, yöneticin, aile büyüğün. Laf olur diye giymedin çok sevdiğin elbise dolapta bekledi mesela. Ah o kırmızı ruj. Ne güzel yakışmıştı oysa. Çocukken yakar top oynadığın, hala kardeşim dediğin kişinin boşandığı eşi mi o sana kötü söz söyleyen? Birlikte yürüttüğün proje için teşekkür edip, iyi ki varsın ,seni seviyorum diyebildiğin iş arkadaşının, dostunun sevgilisi mi telefonuna sızıp, hakaret mesajı, engellemeye rağmen mail ile tacize devam eden? Kocanın sevgilisi mi sosyal medyadan çık aradan diye varotik kelimeler ile ailene ateş düşüren?
MAHALLE BASKISI MI? KÜLTÜREL BASKI MI? KADINDAN KADINA PSİKOLOJİK BASKI MI? Adına ne dersek diyelim. DİK DURMAYA DEVAM EDECEĞİZ.
Kadın dostlarıma dip not: Gerçekten gücünüz yetmeyebilir, desteğiniz çok az olabilir hatta hiç destek bulamayabilirsiniz, sakin kalın. Yerel Yönetimler, Sivil Toplum Örgütleri, Kadın Dernekleri, Baro’lar bu konuda destekçiniz olacaktır.
İyi ki varız.