Yoldan çekilin Berrak Öztekin geliyor..
‘Araf 4 Meryem’ isimli filmin, Türkiye’nin en büyük ve uzun alışveriş merkezi Sapphire’deki (Safir) galasına davetli idim.Benim merak ettiğim başrol oyuncusu Berrak Öztekin’i seyretmekti.
Bilkent Üniversitesi’nin Tiyatro Bölümü Öğretim üyesi Erdal Küçükkömercü’nün ‘Mutlaka izle!’ dediği önceki öğrencilerindendi Berrak Öztekin!
‘Meryem’ rolünü oynayan genç ve yetenekli oyuncu Berrak, filmi sürükleyip ‘su gibi’ akışını sağlıyordu, ünlü ‘Sahne Sanatları Eğitmeni’ Erdal Hocanın önerisi ve tavsiyesi de kulaklarımda idi…
Hakkında olumlu görüşler aldığım, ‘Berrak Öztekin’i izleyeceğim!’ diye heyecanlanırken kötü haberle karşılaştım. Pandemi ilan edilmişti! İzleyemedim
Ama Süleyman Demirel’in belirttiği gibi nasıl ‘Demokrasilerde çareler tükenmiyor!’ ise, ben de yolunu buldum…Nasıl mı?
13 Mart’ta vizyona giren Berrak Öztekin’in başrolünü oynadığı ‘Korku filmi Araf 4 Meryem’ ilk anda Singapur, Pakistan, Taylant, Vietnam ve Nepal’de, şu zamanda ise 21 ülkede sinemaseverlerle buluşmuştu. Amazon’da da yayınlanıyor.Ben de videosuna ulaştım, biraz da ürpererek seyrettim.
Çünkü genelde ‘korku’ filmlerinden çok güldürü türünde olanları tercih ediyorum, günün sıkıntılarını biraz atabilmek için…
Bu arada yetenekli güzel oyuncu Berrak Öztekin’in ‘Elele’, ‘Pause’ gibi çok okuyucusu olan dergilerde ve Posta, Hürriyet gibi magazine de önem veren gazetelerde çıkan söyleşilerini okurken, şu sözü dikkatimi çekmişti:
‘Korona bizden önce halkı korkuttu, korku filmimiz vizyonda kalamadı ama dijital platformlardan izleyebilirsiniz!’
Filmin yönetmeni uluslararası anlaşmalar yaparak dijital olarak internetten de gösterilmesini sağlamıştı, çünkü tam aradıkları nitelikte bir film ve oyuncu kadrosu vardı.
‘Bizim kızımız’ diyebileceğim Berrrak Öztekin ise bu ilk başrol aldığı filmde ‘Meryem’ adındaki bir öğretmeni canlandırıyordu,
‘Ya bir yol bulacağım, ya da yapacağım!’ Bu güçlü ifade, karşımıza çıkan zorluklarla başa çıkmak için cesaret verici bir yaklaşımı temsil eder.
Kariyerinde sağlam ve düzgün adımlarla yürüyen Berrak Öztekin şöyle anlatıyor:
‘Kendine Yol Bulmak’ ifadesi, insanın kendi çözüm yollarını aramasını vurgular. Hayatta karşımıza çıkan engelleri aşmak için yaratıcı ve özgün çözümler üretmek gereklidir. Herkesin farklı bir bakış açısı ve deneyimi olduğundan, kendi yolunu bulmak önemlidir.’
Bundan böyle, adından çok sık bahsedileceğini düşündüğüm Oyuncu Berrak Öztekin’in Ankaralı olduğunu, Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nü bitirdikten sonra Londra Mountview Tiyatro Sanatları Akademisi’nde kamera ve mimik eğitimi aldığını da öğrendim…
Çünkü yıllardır çok söyleşi yaptığım için ‘kara cahil’ dediğimiz çok ‘özel torpilli’ oyuncu ve ‘sanatçı’ diye piyasada gezinenleri de biliyorum…
İlgimi çeken sözlerini şöyle sürdürdü yakın zamanda adından çok söz ettirecek Berrak Öztekin;
‘Yol Açmak’ ise, mevcut durumu değiştirmek için aktif adımlar atmaktır. Yeni yollar açmak, sınırları zorlamak ve yenilikçi çözümler üretmek anlamına gelir.Bu, cesaret ve kararlılık gerektiren bir eylemdir.Şunu da belirtmek istiyorum:‘Yoldan Çekilmemek’ ise yani bu ifade, pes etmemeyi ve mücadeleye devam etmeyi ifade eder.Zorluklar karşısında yılmadan, azimle ilerlemek gerekir.Yoldan çekilmek, hedefe ulaşma şansını elimizden alır.Ben şuna inanıyorum:Bu söz, hayatta karşılaştığımız her türlü zorlukta bize rehberlik edebilir. Ya bir yol buluruz, ya da yeni bir yol açarız. Pes etmek yerine, cesurca ilerlemeli ve kendi gerçeğimizi yaratmalıyız.Bu konularda yazılı birçok kitap bulunuyor.Tüm genç, dinamik ve benim gibi iddialı gençlere de‘Ya bir yol bul, ya bir yol aç ya da yoldan çekil!’ deyişini irdelemelerini, buna göre hareket etmelerini öneriyorum.Böylece kişisel gelişim ve motivasyon konularını bilimsel olarak irdelemiş olacaklar, sağlam adımlarla basamakları çıkacaklardır.Bu ifadeler, içinde bulunduğumuz zorlu zamanlarda bize ilham veriyor. Siz de hayatta karşılaştığınız engelleri aşmak için bu güçlü ifadeyi hatırlayın ve kendi yolunuzu bulun!’ diyorum…’
Bir cümleden bu kadar uzun, aydınlatıcı ve bilgilendirici sözler duyunca açıkça söyleyeyim, şaşkınlığımı gizleyemedim. Demek ki, boşuna ‘Boş çuval dik durmaz’ deniliyor…
Karşımda dimdik duran sağlam basan, görgülü ve bilgili bir oyuncudan daha ileride ‘sanatçı’ diyebileceğim, gururlandığım bir gencimiz Berrak Öztekin vardı…
Yoldan çekilin Berrak Öztekin geliyor!’
Hem de gümbür gümbür…
İLK ADIM
Berrak Öztekin’e sordum:
‘Araf 4 Meryem’ filminde oynamak size ne kattı, teklifler arttı mı?
Yanıt şöyle:
‘İlk filmim, ilk başrolüm.Böylesine bir başarı yakaladığım için tabii ki çok memnunum. Dolayısıyla bu kariyerime de olumlu bir şekilde yansıyacaktır.Teklif konusuna gelecek olursak zaten vardı ama benim için önemli olan projenin içeriği…’
Düşüncesi kaliteli ve içeriği dolu projeler…Tabii ki herkesin bir hedefi var, ya da olmalı…
Berrak Öztekin’in görüşünü ise söyleşimizde ağzından aldım:
‘Çok uzun vadeli hedefler belirlemiyorum. Akışta kalmayı tercih ediyorum. Festival filmlerinde oynamak isterim. Tek hedefim; varlığımı ve oyunculuğumu kanıtlamak…’
Bu arada ağzından baklayı da ‘Yeni projende ne var?’ sorusuyla çıkarttım:
‘Yeni sezonda çok güçlü bir kadrosu olan güzel bir diziyle ekrana geleceğim. Yaz sonunda, tatil sonunda çekimlere başlanacak bir drama filminde oynayacağım…’
ÖNEMLİ OLAN GÖREBİLMEK
Sevgili Berrak Öztekin ile Bebek’te söyleşi yaparken, gözüm Boğaz’dan geçen tanker ve gemilere takıldı. Bir anda İzmir’de birlikte çalıştığım Nebil Özgentürk’ün Türkiye Spor Yazarları Derneği için hazırladığı video gözümün önünden geçti.
Filmin kahramanlarından biri de Pele idi. Brezilyalı Edson Arantes do Nascimento veya bilinen adıyla Pele, 1363 maçta attığı 1279 gol ile Guinness Dünya Rekorları’nda yer alan futbolcu.Dünya kupasını üç kez havaya kaldıran dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü bu futbolcusu ile söyleşi yapmak için ancak 6 ay önceden randevu alınıyordu.Bir kişi hariç yanına her zaman gidiyor, konuşuyor, dertleşiyor, hatıralarını anıyordu, o da yakın zamanda kaybettiğimiz Spor Yazarı Halit Kıvanç idi. Çünkü çok yıllar önce daha 16-17 yaşındayken Brezilya milli futbol takımının kadrosunda ama yedekteydi.Dünya televizyonları tüm star futbolcularla söyleşi yaparken o kenarda oturuyor, hüzünlü gözlerle seyrediyordu.İşte o anda yanına bir Türk Gazeteci Halit Kıvanç gelmiş, kendisi ile röportaj yapmak istemişti.
Bu bir ilkti…Pele havalara uçtu ve söyleşi sonunda ‘Sen artık benim kardeşimsin!’ dedi ve dostlukları o günden sonra artarak büyüdü.
Ben de Berrak Öztekin’e bu hikayeyi anlattım;
‘Sen de oyuncusun, Pele de oyuncu idi.Senin önünde şöhret merdivenleri var. Pele’nin önünde futbol sahaları vardı. O da zirveye ulaştı, sen de ulaşacaksın çünkü ilk adım olan mütevazi ve yaşına göre olgunsun…’ dedim.
Şunu da ilave etmek istiyorum:
‘Pele’ kelimesi ‘sıfat olarak’ Brezilya’da sözlüğe eklendi…
GÜZELLİĞİ KADAR OYUNCULUĞUYLA
‘Ciddi, dakik ve saygılı!’ olarak değerlendireceğim Berrak Öztekin belirttiğim gibi ğenç ve güzel bir oyuncu…
Kendisini; ‘Araf 4: Meryem’ filmi ile tanıdık. İlk filminde güzelliği kadar oyunculuğuyla da ilgi odağı olmuştu.Şimdilerde önde gelen bir aksesuar markası So CHIC ‘in marka ve reklam yüzü olarak görüyoruz. Sevgili Berrak Öztekin ile eğitimini, hayatını, yeni iş birliğini ve geleceğe yönelik planlarını konuşurken, oyuncu olmaya nasıl karar verdiğini, bu kararı almasında neyin etkili olduğunu da öğrendim.
Söyleşimizin başında belirtmiştim, şimdi konuyu ‘Oyunculuk konusunda yurtdışında eğitim aldığınızı biliyorum? Tarzınızı kime benzetiyorsunuz?’ sorusuyla daha da açayım:
‘Londra mountview tiyatro sanatları akademisinde kamera önü ve mimik eğitimi aldım.İş etiği benim için çok önemli.Ciddi dakik ve saygılıyımdır.Her oyuncunun unique olduğuna inanıyorum.Dolayısıyla birini kendime benzetemiyorum.Türkan hanımın kanunları dönem ve içinde yaşadığı koşullar dolayısıyla şekillenmiş olduğunu düşünüyorum.Günümüzde her şey değişti başka bir dönemlerdeyiz benim bu şekilde kanunlarım ya da kurallarım yok…’
Konuşmamızın bu bölümünde, beğendiği oyuncuları, filmleri de söyledi:
‘Marian Cotillard, Rachel Weisz çok beğenirim…12 years a slave’s,once upon a time in america , inglourious basterds senaryoları ise ince ince nakış gibi işlenmiş filmlerdi. Maalesef üzülerek söylüyorum ki, şu an Türk sineması , bir kısır döngü içinde.Sektörün kesinlikle yeni yüzlere ihtiyacı var.Bununla beraber yapımcıların ve yönetmenlerin reyting kaygısını aşması gerekli.Bu alanda çok büyük bir pasta var.Türkiye’de sektör hızla büyüyor.Özellikle dijital platformlarla birlikte hak ettiğimiz yeri bulacağımıza inanıyorum…’
Ben de aynı görüşteyim. Akşam televizyonda bir o yana bir bu yana giderken, aynı yüzleri aynı oyuncuları değişik isimlerdeki filmlerde gördüm. Aynen açık oturumlardaki yüzler gibi, ‘Başkaları yok mu?’ demekten kendimi alamadım…
EĞİTİMİN ÖNEMİ
Genç, eğitimli oyuncu Berrak Öztekin’e ‘Hayalinizde canlandırmak istediğiniz bir rol var mı? Rolünüze hazırlanırken nasıl çalışırsınız?’ diye sordum:
‘Yellowstone dizisinde Beth Dutton karakterini canlandırmayı çok isterdim. Ben rolüme hazırlanırken önce karakteri içselleştiririm. Sonrasında mimik çalışırım.’ yanıtını verdi kısa ve öz…
Tabii ki, iyi bir oyuncu olmak için bizde pek dikkate alınmıyor ama öncelikle eğitim ama bunun yanı sıra karaktere girebilmek için empati ve duygusal yönden güçlü olmak şart…Bunların hepsi Meryem’de yani Berrak Öztekin de bulunuyor.
MARKA YÜZÜ BERRAK!
‘So CHIC takılarıyla iş birliğini’ bildiğim, ayrıca dijital platformda kültür ve sanat programının gündeminde olduğunu da öğrendiğim için ‘Bu da bir iletişim dalı aslında marka yüzü olmak? Aksesuar kullanmayı sever miydiniz? Bu alandaki ilk denemeniz mi yoksa daha öncede benzer işleriniz oldu mu?’ sorularının yanıtını da şöyle aldım;
‘So CHIC marka yüzü işbirliği, benim bu alandaki İlk denemem oluyor. Doğrusu çok da hoşlandım.Aksesuar, takı kullanmayı da çok severim.Şu anda sadece So CHIC marka takıları kullanıyorum Keyifli bir çalışma bundan sonra da bu tarz işbirliklerine devam etmek istiyorum…’
Sevenlerini ve sevecek olanları da bilgilendireyim:
Berrak Öztekin’ın doğum taşı opal. Enerjisini seviyor ve inanıyor. Ama kendisine göre şöyle de bir tarafı da var;
‘Opal taşının faydaları insan sağlığı noktasında oldukça büyük olduğu deneyimlenmiştir. Sağladığı doğal şifa etkisi ve sunduğu faydaları üzerinden büyük bir öneme sahip olduğunu söylemek mümkündür.O yüzden her zaman üzerimde bulunduruyorum…’
Doğa ve hayvanlarla beraber olmayı çok seviyor, uzun yürüyüşlerle ve evdeki hayvan dostlarıyla da kaliteli zaman geçirerek kendini yeniliyor. Enerji depolarını şarj ediyor…’
YERİNDE GÖRDÜM
Bunları anlatırken, ağzımdan ‘Hadi yaa!’ gibi tuhaf bir sözcük çıktı.’ İstanbul’da eviniz nerede?’ diye özel bir soru sordum.
‘Arnavutköy!’ dedi…
‘Hadi gidelim, şu hayvanları görelim?’ dedim…
Zaten Bebek ile Arnavutköy iç içe girmiş durumda.
Bir sokak ile ayrılmışlar. Sokağın bir yanı Bebek, diğer yanında ise Boğaz manzaralı Berrak Öztekin’in, mimar annesiyle oturduğu ev…
Çevre sanatçıların yoğun olduğu bir bölge…
Mimar Anne Vildan Hanım ben diyeyim 10, siz 20 deyin…O kadar kedi ve köpeği toplamış besliyor. Evlerinde ise ‘Tonto’ adında cins bir köpekleri var. Komşularına sordum, ‘Gerçek hayvanseverler, neredeyse tüm Arnavutköy’deki sokak hayvanlarının hamisi durumundalar…’ dediler…
Devam edeyim..‘Uyku, spor, beslenme konularında dikkatli misiniz, yalnız oyuncular için değil hepimiz için çok önemli!’ diye sorduğumda şu yanıtı aldım:
‘Evet hem de çok dikkatliyim.Beslenmeme çok dikkat ederim.Yediklerimin organik, doğal olması, yeşil ağırlıklı protein olması önemserim.Hazır yemeklerden uzak dururum ve asal fast food tarzı yiyecekler yemem.Uzun yürüyüşleri çok severim.Açık hava da mümkün olduğunca yürümeye çalışırım.’
‘Korku’ filminden tanıdığım bu güzel oyuncu Berrak Öztekin, ‘Korku nedir?’ bilmiyor, öyle ki ‘Asla korkmam!’…’ diyor.
Duygusal değil, mantık insanı…Yalnızlığı seviyor!
Bir fincan kahve ile mutlu olabiliyor.
‘Bu hayattaki olmazsa olmazınız nedir?’ sorusunun yanıtı;
‘Annem, köpeğim, kedilerim,,,’
Kilişe haline gelmiş, ‘Sihirli bir değneğiniz olsa ne yapmak isterdiniz?’ sorusunun yanıtı da şöyle:
‘Sihirli değneğimle insanların doğa ile barışık, çocuklara, hayvanlara zarar verilmediği bir dünya sunmak isterdim…’
Bakalım Berrak Öztekin’in bu mecrada, bu akışta yolu nasıl olacak?
Konuştukça açıldım ve soru üzerine soru sormaya, Berrak Öztekin’in düşüncelerini delmeye, içine girmeye çalıştım…
İlk oyunculuk deneyiminin, Anton Çehov’un Vanya Dayı oyununda Sonya karakteri olduğunu, favori repliğinin Inglourious Basterds’dan ‘Marcel, burn it down’ olduğunu öğrendim.
ÜLKÜ ERAKALIN’DAN İSTERDİM…
Hayatını değiştiren sözü de şöyle belirtti:
‘Zhuang Tzu düşünde bir kelebek olduğunu gördü, ama uyandığında, düşünde kendini bir kelebek olarak gören bir insan mı, yoksa düşünde kendini insan olarak gören bir kelebek mi, olduğunu bilemedi!’
Berrak Öztekin’in ünlü bir yönetmen ile randevusu vardı, telefon gelince, izin isteyerek yanımdan ayrıldı. O an aklıma iki yönetmen geldi:
Birincisi Ülkü Erakalın…Kendisi ile her hafta buluşuyor ve ‘Kiminle Söyleşi Yapacağını’ konuşuyorduk…Filmini çektikleri ve çekmedikleri ama beğendikleriyle söyleşi yapıyor, getiriyor, akıcı üslubuyla yazdıklarını okuyor, editörlüğünü yapıyordum.Çünkü o aralar Türk sinemasında bir bocalama dönemi yaşanıyordu.Ülkü Erakalın sağ olsaydı, ’Berrak Öztekin ile bir de sen görüş!’ derdim…Kendisine usta gazeteci Sermet Öge ve Ender Coşkun’un yanında hep takılırdım, ‘Beni de bir filminde oynatsana!’ diye…İşte o zaman yanımdan kaçardı…
Şimdi ise ‘Bir filmde değil, beni Berrak Öztekin’le birlikte oynat!’ derdim…
BİZİM ÇAĞAN IRMAK İMİŞ…
Berrak Öztekin’in, ‘Keşke ben oynasaydım?’ dediği rol ise, The Immigrant filminde Marion Cotillard’ın canlandırdığı Ewa Cybulska rolü…Dirty Dancing filmini ise unutamıyor.
‘Meşhur’ olduğunda Yönetmen Çağan Irmak’ın adını duydum.
‘Bu isim bana yabancı gelmiyor!’ diye düşünürken aklıma, İzmir’de birlikte yaptığımız ‘Şehir ve İnsan’ isimli televizyon programı geldi.
Konak Belediye kurucu Başkanı, gazeteci Süha Baykal konuşmacımızdı. Yardımcılığını Ünal Köksal yapıyordu. Ekip kalabalıktı. Patron Aydın Bilgin bana da editörlük ve programın koordinesi görevini vermişti. Genç bir fakülte öğrencisi hem kameraman hem de yöneticimizdi.Benim ölçülerime göre, biraz asi idi.Kendi kafasına göre takılıyor, ama güzel işler başarıyordu.Sonra okulu bitirdi ve askere gitti.Dönüşünde servise uğradı…Süha Baykal, ‘Çağan geldi, kalmasını ve ekibe katılmasını önerdim. İstanbul’a gitmeyi kafasına koymuş!’ dedi.
Ben de Ünal Köksal da, ‘İyi ve önemli karar!’ dedik.Yani sevindik…Ve yıllar sonra birileri İstanbul’da bir filmden ve ünlü yönetmen Çağan Irmak’tan söz etti…
‘Bu isim yabancı değil’ dedim ve biraz zihnimi zorlayınca, ‘Adam olmaz!’ diye aklımdan geçirdiğim Çağan Irmak olduğunu çıkardım…
Adam zengin olmuş…İstanbul işte…
Ne yaptı, ne etti, hedefine ulaştı…Ama o doyumsuz…
Oyuncu Berrak Öztekin’e tavsiyem ‘Sen böyle kal… Diğerleri gibi olma!’
Merhameti iyi ama ‘kararsızlığı’ kötü…
Güzel tarafı:
‘Bir gün mutlaka ödül aldığım bir sahnede olacağım!’ demesi Çağan Irmak gibi…
Çağan Irmak bir gün, İzmir’de Huzureevi’ne okul çıkışı bize söylemeden gitmiş, orada yaşlanmış ama güzelliğinden bir şey kaybetmemiş eski ünlülerden bir film sanatçısını bulup kısa metrajlı bir belgesel hazırlayıp gelmişti.
Harika bir şeydi…Şimdi olsa kesinlikle ödül kazanırdı. O kadın artistimiz, zamanının Türkan Şoray’ı, ya da Fatma Girik’i idi. Adını vermeyeceğim…Varlıktan yokluğa ve yaşamının sonunda kendini İstanbul’dan İzmir’e, bir huzurevine atmıştı…
Cebinde beş kuruşu yoktu, yoksulluk çekiyordu ama süslendi, elinde çiçeği ve bir kutu çikolatasıyla servisimize teşekküre geldi, kendisini hatırladığımız ve hatırlattığımız için…Yani Çağan Irmak büyük bir iş becermişti, sanatını ve filmlerini bilmediği bir ünlümüze yaşamının sonunda bir güzellik yapmış, ona moral aşılamıştı…
İşte sevgili Berrak Öztekin, ‘ Her sahneye çıktığımda şöyle hissederim: ‘İşte, ait olduğum yerde, evimdeyim’ diye düşünürüm, derken…
‘Oyunculuk bence şuna benziyor: Yetenek, bilgi birikimi ve mesleğe duyulan tutkunun toplamı.’ derken…
İster kamera önünde, istersen arkasında ol…
Fark etmez…
Heyecan varsa hayat da vardır, sanat da, oyunculuk da, başarı da…
Sevip sevilmemek hiç önemli değil..
Tuttuğun yol önemli…
Ne demiştim: Yoldan Çekilin Berrak Öztekin geliyor!
Yaşar Eyice