Yeni Yüzyıl Buz Devri
30 yıl önce Sakıp Sabancı’yla Çiçek Pasajı’nda yemek yemiştim. Bana “Sen ne satıyon yeğenim” dedi. Buz sattığımı söylediğimde “Aferin, hiç olmayan bir şey bulmuşsun” dedi. Büyük patron olmayı o gün ondan öğrendim. Yanında bir tane bile güvenlik yoktu, halkın içindeydi. Bana, ”Egonu yok edersen büyürsün” demişti. O gün bugündür bir iş yaparken gocunmam. Hâlâ buz kalıplarını sırtında taşıyan gencim ben.
Çetin Akkaya’yı 25 yıldır tanırım. Tam da anlattığı gibi egosuz bir patron O. Beyni hep yeni projeler ile meşgul, ayağında terlik kah narlarını sular, kah buz dağıtır, kah sokak hayvanlarını besler, bir de bakmışsınız otel açar. Sizinle bu şahsına münhasır BUZ ADAM’ı tanıştırmama izin verin.
Buz, Neden, Nasıl ?
Babam el arabasında buz satardı. Ben de onun yolundan gittim. Önce sırtımda taşıdım buz kalıplarını. Sonra, el arabası ile sattım buzları. Bomonti’de bir imalathane açtım ardından. Buz makinası aldığımda, günde sadece 30 paket üretirken babam dahil herkes benimle dalga geçip ‘Deli’ damgasını yapıştırdı.
Şimdi havalimanlarından Formula 1’e, Rock’nCoke’tan, marinalara, marketlerden gece kulüplerine her yerde Akkaya Buz satılıyor. Günün her anı çalışan Çetin Akkaya hiç mi yorulmaz?
Yorulmuyorum abi. Gece uyumayıp makineleri kontrol ediyorum. Sabah araçlar dağıtıma çıkıp asistanlarım gelene kadar uyumuyorum. Sonra bir iki saat uykuyla işe devam ediyorum. Boşluk buldukça birkaç saat uyuyorum. Bir mekanın buzu biterse saat 4’te bile arayabiliyorlar. Şoför yoksa kamyona atlar giderim. Burada hem patron hem de jokerim. Elektrik tamiri de yaparım paspas da. Ağzında puroyla patron olunmaz. 1960’larda daha evlerde telefon, televizyon ve tabii buzdolabı dahi yokken, babamın sattığı kalıp kalıp buz için herkes sıraya girerdi. Bir yurtdışı seyahatimde buz küplerinin poşetlerle marketlerde satıldığını görünce babamın işine eğilme kararı verdim. İlk makinemi satın alıp Bomonti’deki bu imalathaneyi açtığımda babam bana deli gözüyle bakıp ‘Hayalperestsin. Kim alır torba buzu?’ demişti. Daha o zamanlarda evlere poşet buz sokmaya karar vermiştim bile. İlk makinem günde sadece 30 torba buz yapıyordu. Beyoğlu civarındaki tüm pavyon ve barlara götürüp buzlarımı gösterdim. Kalıp buza alışmış meyhaneler, pavyonlar makinadan çıkan köşeli, paketli buza alışamadı uzun süre. Satamadım, satamadım, satamadım. Sonra dedim ki madem satamıyorum, alın size bedava buz kullanın . Bedava buzu aldılar, ertesi gün yine bedava verdim. Haftalarca. Sonra bir gün, gidemedim. Vazgeçtim, küstüm. Tam o günlerde Babaali esnafı, Beyoğlu meyhaneleri haber saldılar” Çetin buz yetiştir, müşteri buza alıştı “diye. Ben de bir bayram coşkusu, günlerce uyumadan buz yaptım. El arabası yetmez oldu, kamyonet aldım.
Heyecanlı bir StartUp hikayesi, Körler Çarşısı’nda Ayna Satmak gibi. Sonra?
30 paket üreten makine bir anda yetmez oldu çünkü günlük talep 42’ydi. İnsanlar küp buz için otellere giderdi fakat bir anda talep bana döndü. Girişimci bir abim bana inanıp ABD’den alacağım buz makinesi için kefil oldu. Şimdilerde melek yatırımcı diyorlar ya. Hakikatten melek gibi adamdı. Bir haftada iki makinem olunca talepleri karşılayabildim. 1985’te günde 300 kilo üretirken bugün tüm tesislerimde 150 tona yakın buz üretiyorum. Hele yeni viski buzlarım. İkinci buz devri başlıyor abi.
Nerelerde üretim ve dağıtım tesisleri var?
İstanbul, İzmir, Bodrum, Antalya
Çerçöp Çetin yakıştırması var sana?
Eskileri atamam abi. Yıllar önce elime bir merdiven geçti. Onu Bomonti’deki yazıhaneme monte etmek için zemini deldirdim. Alt kattaki boşluğu asma kat yaptırıp evimi buraya taşıdım. Yani atamadığım bir merdiven yüzünden ev yaptım kendime. Atamadığım çer çöp ne varsa hepsini bu eve koydum. Şimdi Sığacık’taki eve bir “Çerçöp Evi” yaptım. Masumiyet Müzesi gibi, ben de anısı olan objelerim hep orda.
Bunca işin arasında yıkık harabe bir binayı alıp, harika bir butik otele dönüştürdün. Şimdi ben sana nasıl vakit ayırdın diyeceğim.
Bozuk bir eşyayı evden atacaksan bile tamir edeceksin abi. Benim hobim dönüştürmek. Eskiyi alırım. Antika arabaları mesela. Şıkır şıkır yaparım. Çil çil, çalışır vaziyette yaparım. Otel işi de öyle oldu. Akarca’da yıkık bir bina. Ben o yıkık binaya bakarken tamamlanmış halini gördüm bile. Taşlarını ördüm kafamda. Odaları yerleştirdim. Tam başladık Covid yasakları başladı. Geç oldu ama güç olmadı. 7 odalı , 2 VIP (jakuzili) buz oteli inşa ettik.
Harika bir iş çıkartmışsın. Deneyimledim. Yoga, Meditasyon ,Aile dizimi için ayırdığın yeşil alan, kitap okuma koltukları huzurlu dinlenme olanağı sunuyor misafirlerine.
Abi her şey hızla akıp gidiyor. Bir gün içerisinde onlarca kilometre yol yapıyoruz. Trafik, gürültü, cep telefonu, mail, sosyal medya, internet, yüz yüze görüşmeler derken birçok uyarana maruz kalıyoruz. Bunların sonucunda tüm günümüz bir koşuşturmaca içinde geçiyor ve kendimize yeterli vakit ayıramadığımız için de stres bir türlü peşimizi bırakmıyor. Zihnimiz yoruldukça yoruluyor ve yılda bir iki kere yaptığımız kısa tatiller bu yorgunluğu gidermeye yetmiyor. Bu nedenle hepimizin zihnimizi boşaltmaya ve düşüncelerimizden uzaklaşmaya ihtiyacımız var. Düşündüm ki misafirlerim hem tatil yapsın, hem kendine, “öz”e dönsün. Yeşil alanlarda meditasyon, yoga ,aile dizimine uygun alanlar oluşturdum. Kitap okuyup toprağa bassın. Açık mutfak yaptım, girsin canı istediğini pişirsin, Yesin, içsin, huzurla uyusun. Buz gibi şahane otel yaptık abi. Yaz ,kış misafirlerimizi ağırlamaya hazırız.