Bir divanın kavalyesi olabilmek için kaç hayat yaşamak gerekiyor?
Haluk Bilginer’in Yunan armatör Aristotle Onassis karakterine hayat verdiği Maria filminin fragmanını görmüşsünüzdür. Divanın çarpıcı yaşamının son bölümüne odaklanan yapımda Angelina Jolie’ye eşlik eden usta oyuncunun karnesi, pasaportlarını değiştirmeleri halinde başka bir şey anlatırdı.
Hikâyeye başka açıdan bakarsak; kaybedenlerin hikayesini bir karnavala çeviren Ezel Akay imzalı Neredesin Firuze’nin Hayrisi ve Demet Akbağ’ın karşılaşmalarındaki şiirsellik ancak bu topraklarda anlaşılabilecek türden bir çarpışma. Çünkü Umut Müzik’in umutsuz patronu Hayri’nin intihar müsameresine son veren Firuze’nin sahneye girişi kendi janrında bir diva moment. Tıpkı Bilginer’in karşılıklı oynadığı her karaktere pas atarken azalmadığını aksine karşılıklı yükseldiğini bilmesi veya monologlarında kendini küçültmesi gibi.
Cannes Film Festivali’nden iki ödülle dönen Nuri Bilge Ceylan (NBC) imzalı Kış Uykusu’nun Aydın karakteri onun çok yönlülüğünün zirvesi. Emekli tiyatrocu Aydın’ın Kapadokya’da aileden kalma konutunda ilan ettiği tek kişlilik derebeyliğindeki halleri izleyicinin sinir uçlarıyla sonuna kadar oynarken Bilginer oyunculuk dersi veriyor.
Ancak bu noktada bir parantez açma hakkını çektiği işlerde yönetmenliğini oyuncusuna nasıl dayattığını izletmeyi seven Ceylan’a vermek gerekiyor. Sinefillerin muhtemelen YouTube’da denk geldikleri kamera arkası dikizleme-röntgenleme arasında gidip gelen dokümanterlerde, NBC her bir karakteri yeniden oynatmakla kalmıyor aynı zamanda kendi istediğini alana kadar oyuncularını yap-boz gibi yeniden biçimlendiriyor. Yazdığı kelimelerde fire istemezken duygunun nereden verileceğine de talip. Ve enteresandır Bilginer, filmin içindeki film gibi izlediğimiz kamera arkası görüntülerinde oyunun içindeki oyuncunun oynamayı yeniden öğrenmesini de oynuyor. Zaman zaman bu dikizleme sinir bozucu olmakla beraber, -nihayetinde mahrem bir alandan bahsediyoruz- erk, erillerin güç dengesi veya dengesizliğiyle kadın karakterlerin devreye girdiği durumlardaki pozisyon almalar bize başka bir dünyayı da aralıyor. Eril dünyanın güç temsilindeki oyuncuyu oynarken de izlemiş oluyoruz haliyle ve gerçekliğe dair algımızın da paramparça oluşuna tanık oluyoruz.
Kış Uykusu’nun Aydın’ına dönecek olursak; mutsuz evliliğinin paydaşı, kendinden genç eşi Nihal’e söylediği; “Bizim gençliğimiz kuru geçti Nihal,” repliğine tezat ve alkışı bol bir gençlik yaşadı Haluk Bilginer.
İzmir Özel Türk Koleji yıllarında başlayan tiyatro sevdası onu Ankara Devlet Konservatuarı’na ve oradan İngiltere’ye taşıdı. Türkiye’de seyircilerin ve Zuhal Olcay’ın da onunla tanışması 1987 senesinde, TRT’nin TRT olduğu dönemde çekilen Gecenin Öteki Yüzü’nde oldu. Dizi, tek kanallı bir ülkeye Olcay ve Bilginer’i takdim etmekle kalmadı, aşkın, yıllarca sürecek bir hayat ortaklığının, üretimlerinin, ayrılıkların, küslüklerin ve yıllar sonra Kel Diva’da aynı sahneye çıkarak gerçekleşecek ateşkesin de ilk adımı olacaktı.
Bilginer’i tek kanaldan çoğalmaya giden televizyonun renkli döneminde, ülkede yapılan ilk reality şovlardan olan Sıcağı Sıcağına’da da sunucu olarak izledik. 1993’te başlayan bu serüveni bir yıl sonra Cem Kurtoğlu’na devretse de bay yeteneklinin kişisel listesinde yerini aldı. Çünkü 1994’te TRT’de yayınlanmaya başlayacak Gülşen Abi karakteri bize Haberiniz Olsun gazetesinden bildirecekti. Okurlarının mektupla ilettiği sorunlarına cevaplar arayan, kendi hayatının sakarı Gülşen Abi aslında ilhamını gazete okurlarının o yıllarda aşina olduğu Güzin Abla’dan alıyordu. Üç sezon süren dizide Bilginer, Abidin Özbidin ismiyle izleyiciyle 115 bölüm buluştu.
90’lı yıllar onun popülerliğini kuvvetlendirirken zaman içinde ikonik sosyal medya paylaşımlarına dönüşecek yapımlarda yer aldığı yılların da başlangıcı.
1996 yılında Mustafa Altıoklar “İstanbul Kanatlarımın Altında” filmini izleyicilere hediye ederken kadrosunda Burak Sergen, Ege Aydan, Okan Bayülgen, Zuhal Olcay gibi yıldızların yanı sıra Evliya Çelebi rolünde Haluk Bilginer de vardı. Bu filmin müzikleri için ayrıca Tuluyhan Uğurlu’ya da selam durmak gerek.
1997’de Barış Pirhasan imzalı Usta Beni Öldürsene ile Zeki Demirkubuz filmografisinin ağır çapası Masumiyet’teki Bekir karakteri, Bilginer’in devleştiği işlerden. Bekir’le seyircinin çıktığı yolculuk, en az, takıntılı olduğu Uğur’un hayatı kadar ağır ve unutulmazdı.
Yıllarca başta İngiltere’de olmak üzere farklı ülkelerde sürdürdüğü oyunculuk kariyerinin ardından deneyimi derin bir aktör olarak ülkeye döndüğünde, kendi dilinde hayat verdiği karakterler farklılaştı.
Maharet onun sınırsızlığında gizli ve üstelik bunu disiplinle, üstüne koyarak yaptı.
2002’de dönemin önemli belgesellerinden Nebil Özgentürk imzalı Bir Yudum İnsan’a konuk olduğunda 48 yaşında olan Bilginer’in anlattıkları yine sosyal medyanın viral listesinde zirvede. “20 yıl sonraki Haluk Bilginer’i çok kıskanıyorum,” derken kendini bilen birinin gelecek vizyonunu izlemek ilham verici.
Bazen kişisel tarihinizde söyledikleriniz geleceği de mühürleyebiliyor; Bilginer’in bu cümlesinin ardından yaşadığı yıllar merak edilmeyecek gibi değil. Kişisel hayatında büyük boşanmalar, aşklar, evlilikler ve kavgalı biten dostluklar gördü. Burası magazinin konusu. Beyaz perdede ve seyirciyle aracısız karşı karşıya kaldığı işlerde hiç durmadı. 1999 yılında Zuhal Olcay ile beraber kurduğu Oyun Atölyesi’nde üzerine çok konuşulan işler sahnelerken yanında sonradan Moda Sahnesi’nin kurucularından olacak yönetmen Kemal Aydoğan ve ekip arkadaşları da vardı. “Devlet Tiyatroları kapatılsın,” da dedi, bir klişeyi yıkmak için “Babam öldüğü gün sahneye çıkmam” da. Mesleki gücü ona alan açtı, konuşmaktan çekinmediği durumlarda linçlerden de ziyadesiyle hakkını aldı. Hayatın da bir oyun alanı olduğu bilinciyle istediği kadarına dahil oldu, istemediklerini görmezden geldi, başkaları gıyabında tartıştı.
Bu sırada o unutulamayacak karakterlere hayat vermekle meşguldu. Yıllar sonra televizyon ekranına Türkan Şoray ve Çolpan İlhan’ı hediye eden Tatlı Hayat’taki İhsan Yıldırım’ı nasıl unutabiliriz? Peki, Ezel’de Ramiz Dayı’ya akıl tutulması yaşatan oyunları kuran Kenan Birkan’ı?
Yıl 2018 olduğunda Şahsiyet’te kendine münhasır bir karakter, Agâh Beyoğlu karakteriyle tanıştı izleyici. Alzheimer hastalığının kendine verdiği yetkiye dayanarak bir temizlik operasyonuna girişen Agâh bey, Onur Saylak & Hakan Günday zihin evreninin yarattığı en acayip kültlerden biri olarak Emmy Ödülü ile de taçlandı. Bu sıra dışı seri katili haklı sebeplerinden dolayı izleyici çok severken Bilginer’in deliliği de tescillendi.
Sonrası malum..2021 Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nde kendi geçmişine selam durdu ve “Yirmi yıl sonra buradayım, karşınızdayım. Bir yirmi yıl sonra neler öğreneceğimi çok merak ediyorum. Hâlâ buradaysam, size söz veriyorum yirmi yıl sonra da buraya geleceğim.” dedi.
Bugün 70 yaşında bir Haluk Bilginer var karşımızda. Her bir izleyicinin bambaşka sebeplerden bağ kurduğu ve yolculuğunu merak ettiği. Tiyatro metinleri çevirmiş, şarkılar söylemiş olmasını siz ekleyin.
Ve evet, Angelina Jolie için Maria Callas’a hayat vermek nasıl ödülse Haluk Bilginer ile karşılıklı oynamak da öyle. Bilginer yarın birgün Akademi Ödülleri’nden birini alırsa hiç şaşırmayalım.
Maria bu ay vizyona giriyor. 21 Şubat’ı iple çekiyoruz.
Bahar Kader