Ağladıklarımı geri ver çocuk !
Cesareti zırh belleyen savaşçı ruhların gökyüzü çığlıkları var duyuyor musun?
“Geri ver yaşadıklarımı.”
“Geri ver aldıklarını, çaldıklarını, vurduklarını kırdıklarını.”
“Sen de koy yerine aydınlıkları… Ağladıklarımı geri ver çocuk!”
Kadının, tarihsel sürece yolculuk yapıldığında muazzam bir değerle karşılandığı görülür. Kadın her daim özel, kutsal ve evreni içinde barındırdığına inanılan paha biçilemez bir kıymetlidir. Bu durum zamanla farklı boyutlara evrilmiş olsa da cesaretini kuşanan güçlü kadınlar var olmaya ve el vermeye kuşaklararası devam eder. Kadınların sezgisel bütünlüğü inanılmaz bir üstünlük sergiler. Uyanış Çağı olarak çağrışım yaptığım yeni yüzyılda, bilinçli ve farkında kadınları görmek mümkün. Bizler zaman zaman ne olduğunu bilmediğimiz hatta anlamlandıramadığımız zamansal devinimler ve algı sıçramaları yaşıyoruz. Keza bu durumu farklı açılardan deneyimleyen şifacılar da var. Onlar her an aramızda. Görüyoruz ki her zorluğa her engele her yok oluş kıstasına rağmen kadın her anda ve her zamansal boyutta hücrelerinde kendisine sımsıkı sarılan gücüyle ayakta…
Dünyayı kadınlar kurtaracak! tezimi her daim savunmaya devam eden bir bilge kadın ruhu var bedenimde. Deneyimledikleri ne bu asrın akıllarına normal gelecek biçimde ne de geçmişe ait örüntüleriyle yok olmaya mahkum bir seviyede… Uyanış! Uyanış Kadını ruhumdan uyanmaya çağrımdır bu satırlar. Görünenin ardındaki görünmeyeni yalnızca saf ruhlar görebilir. Yalnızca ruhunda ışık var edebilen iyilik yüklü yürekler var edebilir doğrusallıktan uzak zamanda varlığını ve aydınlanma taşıyıcısı olabilir. Yalnızca sevgi donanımındaki bedenler gerçek olana uyanabilir ve gerçek olanla uyumlanabilir. Evren yasaları kusursuz işlemek adına var. Yaratıcı bizlere doğruyu fısıldıyor, hep fısıldadı. Kulak tıkayıp kötülük tarafında olmak ya da zihni açıp işaretleri almak bizim tercihimizde…
Yaratılanların en narini bir o kadar da en galibi kadınlar… Kimi zaman yorulan, usanan, pes eden, hayatın kollarında ezilen kadın onlar. Düştüğünde yeniden, yeniden ve bir kez daha yeniden ayaklarına basabilenler. Ağlayışlarında isyanı haykırıp anneliğini soyunup giden kadınlar, değersizliklerinde dehlizlerde yılana tutunmaya mahkum bırakılanlar; kanatları kırılanlar en beyazından, yüzüne vurulanlar yaptığı tek bir hatanın… Şimdi öldürülenler! Şimdi tecavüz edilenler! Hor görülen, ötelenen, bir tutam kalmış yorgun saçlarından alay düzen dillerde kadınlar! Zamanın yıllarda eskitemediği, evladın tek bir nefes, bir günde hiç ettiği kadınlar!
Haykıran kadınlar cesareti tükenişlerinden sırtlanan, ağlayan kadınlar büzüşen dudaklardaki kapalı çığlığından,
Ağladıklarını ver hayat ona! Fısıldıyor tarihinden ışığına:
“Yalvarışlarıma kulak tıkama! Bırakma dağ taş ardında kurda kuşa. Dokunma saf ruhuma, değme bedenimin onuruna.”
“Geri ver hayat benden aldıklarını ve geri ver çocuk, ağladıklarımı geri ver bana! Üstünü örttüğüm adanmışlığım yatar, susar dillenemez yarına.”
Zamansal boyuttaki tüm cesur kadınlara…
Gamze Bargın Bulmuş