Kışa hazır değilim

Yaz sıcakları bitti. Kavurucu nefes aldırmayan havalar yerini hafiften üşüten bir güzelliğe bıraktı. Önce pikeler devreye girdi, sanırım bugünden başlayarak ufaktan battaniyelere de geçiş yapıyoruz. Bu yılın ilk penceresi kapandı.

İzmir uzun zamandır belki üç aydır  yağmur almıyor. Bulutları ve yağdı yağacak havaları bile özledik. Toprak suya aç, bizler de suya hasret bekliyoruz.

Bursa’da yine yangın haberini duydum. Bu defa mangal mı diyeceksiniz, anız yakmak mı , yoksa yok kenarına atılan cam parçaları mı ? Bir yanımız sonbahar tadı ile beraber gelecek kocakarı fırtınalarını beklerken diğer yanımız yangını duyunca bu kadar da olmaz yakanlar vatan hainidir diyor.

Tv de iki gündür haber izlemedim. Zaten yanlış bir tuşa basmışım ,bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkaramaz derler ya öyle oldu. Kırk kişi olmasa da birkaç kişi uğraştı düzelmedi tv. Evde birden çok tv var da sanki kablolu tv ile doğmuşuz gibi birine takılıyorum gibi. Neyse gerçek akıllı biri çıktı da kablo tv yi aradı, onlar da uzaktan kumanda ile yol gösterdiler düzeldi.

Evimizde kapattığım bir balkon var. Küçük bir balkon. Eşim “burası benim ofisim olsun” dedi. Kitaplık bir masa ve bilgisayar derkennnnn ….kış hazırlıkları ne yaptı isem o küçük ofis görünümlü yer kilere dönüşüverdi. Bugün boşalttım hepsini güzelce temizledim sadece camları kaldı silinecek. Sonra yerleştirmeye çalıştım ama yorulmuşum. Koluma yüklenmekten de korkuyorum lenf ödemi oluşabilir diye defalarca uyardı doktorum.

Kalın iplerden ördüğüm bir küçük battaniye var, işte benim sonbaharımın ikinci aşamasının başlangıcı o örgü battaniye. Henüz hazır değilim kışa. Terliklerim sandaletlerim , kot şortum, beyaz şortum, evde giydiğim eski ama hiç terletmeyen askılı elbiselerim , hala kaldırmaya kıyamadığım sarı büyük paletlerim…

Her sene aynı duyguyu yaşıyorum ben yenileri değil kendi kullandığım biraz da eskittiğim eşyaları seviyorum. Örnek verirsem paletlerimi Ayvalık’tan almıştım. Ne denizlerde beraberdik paletlerimde, maviliklere süzüldük. Hayat böyle hiçbir şey sonsuz değil. Bir süre daha idare edeceğim sonra da ayrılacağız yazlıklarla.

Kış umurumda değil, birkaç yeleğim var sevdiğim ve de birkaç eşofman yetiyor evde. Çok eski bir yeleğim vardı onu yazmıştım eski yıllarda. İşte ondan da vazgeçemiyorum ama giyilecek hali de kalmadı, yoğurt mayaladığım kavanozların üstüne önce ekoseli bir sofra bezi üstüne de kıymetli eskimiş yeleğim örtülüyor. Hala işe yarıyor yani.

İşte yeni bir gün bitimi.
Böyle garip bir kadın , bencileyin yaş almış bir kadının sonbahar fırtınaları bunlar.. 

Çöpe atsan kimsenin yüzüne bakmayacağı yelekleri ile, yıpranmış elbiseleri , dolabındaki yenilere içi gitmeyen umursamazlığı.. 

Ben kendimi biliyorum! 

Her canlı gibi o son nefes geldiği gün de böyle bir havada gitmek isterim bilinmezlere.. 

Eskilerim mi ?
Atmayın ama yakın canlarım.. Kimse bilmez ne toplamış bunları der görenler.. 

Yakın unutmayın iyi mi ?

Nadide Apaydın Akbulut 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu