Bayramın tadı

Affan dedeye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;

Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,

Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim! 

Cahit Sıtkı Tarancı / Çocukluk

Bugün bayramın son günü. Sizi hüzünlendirmek değil niyetim ama yaşlar ilerledikçe, bayramlar; kekremsi bir his bırakıyor kalbimde. Her sene hazırlanan bayram sofralarında, birer birer eksiliyor sevdiklerimiz. Sonraları hatıralarımızdaki gibi coşkulu olamıyoruz bir türlü. Bu devirde bayramlar dinlenmek ve bir yerlere tatile gitmek için bahane oluyor artık, aile büyüklerini beş dakikalığına görmek için ziyarete gidiliyor ancak.  Onların da zaten uzun uzun misafir ağırlayacak mecalleri olmuyor…İtiraf etmek gerekirse kurban bayramlarının eskisi kadar, sokak ve caddelerde kanlı, derili olmadığına memnunum. İşin o kısmı için nerede o eski bayramlar diyemeyeceğim ben!

Zaten Tanrının da kurbanlara ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. O hikayede de soru işaretlerim var çocukluğumdan beri!

Hadi gelin size çocukluğumdaki bir bayram sabahını anlatayım;

Bir bayram sabahıydı. Hangi seneyse hatırlamıyorum, ilkbaharın son günleriydi. Evimizin balkonundan; o sabah babamın, evin karşısındaki parkın demir parmaklıklarına sıkıca bağladığı bir koyun gördüm. Birkaç komşu ile laflıyorlar.

 Yaşasın! Üzerime alelacele bir şeyler giyip hemen koyunu sevmeye gidiyorum. Ne güzel mahalle cıvıl cıvıl hemen herkesin koyunu var ama en güzeli bizimki! “Baba” diyorum “Bunun adı kıvırcık olsun” babam gülümsüyor. Koyunumuzu güzel otlarla beslemek için, yan mahallelerdeki parklara koşuyorum. ”Ay şu güzel otlardan yer mi, çiçek yer mi acaba?”

Tekrar babamın yanına koşturup soruyorum. Babam “yer kızım” diyor. Tamam o zaman en güzel otları çiçekleri yedireceğim ben kıvırcığıma! Bir iki okşadıktan sonra tekrar civardaki parklara bahçelere dalıyorum.

Benim için bayram, yeni ayakkabılar yeni kıyafetler demekti. Sabah babam namazdan gelmeden önce, kahvaltı hazırlanır, sonra kurban kesilir, o etler, ihtiyaç sahibi ailelere dağıtılırdı.

Sabahleyin coşa coşa uyanan, Ayşecik kılıklı ben, öğleye doğru annemin ve ablamın telaşıyla, evde nedenini anlayamadığım bir strese şahit olurdum.

Çocukluk işte! Koyunu besleme amacımdan sapıp, parktaki oyuncaklarda bir müddet vakit geçirdikten sonra, kıvırcığıma da çiçek ve ot toplamış, kan ter içinde babamın yanına varmıştım. Fazla oyalanmış olmalıydım, kıvırcığın kafası kesilmişti. Kesileceğini biliyordum tabii, sanırım beş ya da altı yaşlarındaydım.

Bu kadar kısa bir sürede olacağını düşünmemiştim. Fazla da karşı gelemiyordum. Çünkü, “Allaha evin en küçük oğlunu kurban etmeye söz vermiş babanın” hikayesini bolca anlatmışlardı bana. Öyle ya melekler kuzuyu getirmese ufacık çocuğu kurban edeceklerdi. Acılı babayı ve çocuğu düşünerek her sene, babamın aldığı koyunun kesilmesine karşı gelemiyordum!

Bari bir güncük sevseydim onu! Bu yaşa kadar gelip bunları hala anlatıyorsam ciddi bir travma yaşamışım demek ki…

Kurban Bayramı’nda ilk gün öğleye doğru babam hep sinirli gelirdi. Sonraları anladım babamı kan tutarmış koyun kesildikten sonra. Annem ve ablamı, babamın karşısında titreten konu oymuş. Yoksa babam çok sevecen ve neşeli bir adamdı.

Küçük kız travmalı, baba sinir stres içinde, anne ve abla tedirgin, kıvırcık parça halinde poşetlerde, yeni kıyafetlerimizle el öpmeye ve kurbanın parçalarını dağıtmaya giderdik.

“Kıvırcığın kavurmasını ye” diye burnuma sokmalarını anlatmıyorum bile…

Günün sonu, arabada, sabah mutlu uyanan çocuğun, “El öpmek istemiyorum artık eve gidelim!” isyanları ve hısım akraba dolaşmaktan yorgun anne, abla, açlıktan sinir içinde olan baba…

Ne diyeyim, Kurban Bayramının ilk gününü o yıllarda hiç sevemedim ben!

Tavsiyem bayramlarda sevdiklerinizle birlikte olun, kurbanla kasapla uğraşacağınıza onlara vakit ayırın.

İllaki hayvanları kesmek gerekmiyor.

Çocuk okutsanız da olur, birilerinin ihtiyaçlarını giderseniz de…

Tabii bu ekonomik ortamda yapabilecekseniz…

Gamze Cantürk

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu