Hastaneden insan manzaraları

Bir roman yazacağım içinde ben olacak.. Uzun zamandır istiyorum, biliyorum ki zamanı geldiğinde kendiliğinden akacak satırlar. Zamanı beklemek mi lazım zamanı yönetmek mi ? Tabii ki yönetmek, yoksa o zaman hiç gelmeyecek. Zaten hayatın içini yazsam, her günü bir roman iş görmesini anlamasını bilene…

Çok değil üç gün önce… Üç kişilik bir hasta odası, üçü de gözünden ameliyat olacak erkekler yatıyor. Hasta odasının manzarası müthiş güzel. Deniz görülüyor, körfezde demir atmış yük gemileri… Yatan hastalardan biri hayatımın yarısı eşim. Bir diğeri kulağının üstünde işitmesi için cihaz takılı 60 lı yaşlarda, diğeri tam 96 yaşında imiş.

96 yaşındaki amcanın refakatçıları çok. Dört kadın ve de oğlu gelmişler. Odadaki tüm refakatçı sandalyeleri dolu, yetmedi yataklara da oturdular. Bazen Kürtçe bazen Türkçe konuşmalar. Amca demansmış da, kızları söyledi.96 lık amca konuşkan. “Nerelisin” dedim, “Kafkasya’dan Muş’a gelmişiz biz” dedi. ( Kafkasya’da Kürt var mı bilmiyorum. Kafkasya’dan gelip Kürtleşmiş olabilirler mi ?) Yaşamının 40 yılını Almanya’da geçirmiş. Arada anlamsız şekilde parmakları oynuyor bir şeyleri alır gibi atar gibi yapıyor. Ara öğün olarak hastalara bir küçük yoğurt ve elma getirdiler. Eşim “elmayı paylaşalım” dedi, almadım.

Amca adı da Mahmut’muş duydu sanırım. Yoğurdu yedi, bana elmayı uzattı. “Ben yoğurt yedim elmayı yiyemem” dedi. “Almam dedim” ısrar etti. And verdi , aldım elmayı yedim. Gönül insanı olmanın sağı solu doğusu batısı yok.

Öğleden sonra önce eşim sonra da Mahmut amca ameliyata girdiler. Diğer göz için ameliyata alındığında aşağıda bekleme süresi de dahil iki saatte odaya gelmişti, oysa uzadı gitti zaman ne gelen var ne haber. Ameliyat esnasında sterilasyon aleti bozulmuş yedeği devreye girmiş… Çıktılar geldiler yattılar.

Gece çöktü ben yorgun. Oturduğum koltuk bile kemiklerime batıyor. Çıktım odadan koridorda dolaşmaya başladım. Sonlara doğru bir odada tek başına bir kadın. Başında yemenisi şalvarı ile büzülmüş yatağa. Yanında kimsesi yok. Gecenin ilerleyen saatlerinde o odada kadınla konuştum. Bir kez ameliyat olmuş hastanede gözü enfeksiyon kapmış. Yarım saatte bir eşimi ve odayı ziyaret ettim tabi.

Diğer odada ve kadınla başka bir dünyaya geçtim. Hayatın başka boyutu. Odaya geri döndüğümde beni görünce sevindi hiç tanımasa da. “Gel abla gel “dedi “Yalnızım. Karı karıya iki muhabbet edelim ! “Adı Aysun, bir gözünü orakla yaralamış. “Nasıl oldu bu iş?” diye sordum. İneğin ipini keserken kendi yapmış. O anlattı ben dinledim.

“Kocam öldü akciğer kanserinden, iki çocuğum var. Biri kız, aklı pek yetmez ama okuması var, sayıları bilmez parayı bilmez. Evlendirdim de kocası pek nalet çıktı. Kızım her bulduğu işe yevmiyeye gider, parayı adam alır elinden. Her akşam nah bu kadar büyük bir şişe içki alır içer kızın parası ile. Boşan dedim dinlemiyor. Oğlum ise bir kadına tutuldu, olmaz dedim dinlemedi evlendi de. Karı ot çöp ne bulsa içiyormuş oğlumu da alıştırdı. Dokuz ay hapis cezası aldı Ödemişte hapiste yatıyor, dört ay oldu ama duydum bayramdan önce af gelecekmiş…”

Kadın 64 yaşında öyle bir yıpranmış ki sanırsınız çok daha yaşlı. “Nasıl geçiniyorsun?”diye sordum. “İki ineğim ve tavuklarım var “dedi ve ekledi. “Birini sattım kaldı bir inek. Tavuklar da bana yetiyor. ”

Bazen yardım eden de oluyormuş. “Kaymakamlık hasta olunca 10000 lira verdi, inekten elde ettiğim tereyağ var İzmir’den bir karı her sene benden alır yağını, 10 kilo.. Kilosuna 350 lira dedim pazarlık yapıyor, 300 lira verecekmiş.” dedi.

“Yağların ayranlı mı? “diye sordum , “Yooo . Bir gram ayran olmaz bende” diye cevap verdi.

Pazartesi günü yani bugün ikinci ameliyatını olacak gözünden. Şu anda biri hiç görmüyor. Ameliyatla birkaç metre de olsa görebilecekmiş.

Öğlen oldu doktorlar geldi ve de Mahmut amca ve bize çıkış verdiler. Topladık küçük çantamızı eve döndük. Eşime bir hafta şımarma izni verdim. Gitti iki günü kaldı beş gün. Sonra döndüm kendime baktım, ne ameliyatlar geçirdim ,içeride sakatat kalmadı nerede ise. Ben de kendime bu defa ameliyat olmadan şımarma izni vereceğim…

Pencereden bakıyorum. Toz bulutu kaplamış İzmir’i. Rüzgar başladı, yağmur da. 

Biliyorum çöl tozları ile çamur yağar yine..

Batı cephesinde hayat bildiğiniz gibi devam ediyor. 

Nadide Apaydın Akbulut

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu