Yapay zekadan korkuyorum !

 

Mustafa Üstündağ, kariyerinin 25’inci yılında 24’üncü filmi olan ‘Emanet’le izleyicilerin karşısına çıktı. Haluk Özenç’in senaryosunu yazdığı, Ali İlhan’ın yönettiği, ‘Emanet’ adlı sinema filminde başrolleri Mustafa Üstündağ, Tuvana Türkay, Gürgen Öz, Kenan Doğan Ciniviz, Bugra Soykan Kişioğlu, Aysen Nergis Baca, Yağmur Uzunoğlu ve Turgay Tanülkü paylaştı. Geçmişi sırlarla dolu olan bir adam ve ailesinin hayatına odaklanan ‘Emanet’te ‘Orhan Usta’yı canlandıran Mustafa Üstündağ konuğumuz oldu.

Yeni filmin ‘Emanet’ hayırlı olsun. ‘Emanet’, kariyerinin 24’üncü filmi. Bu yıl aynı zamanda 25’inci kariyer yılın. Neler hissediyorsun?

25’te 25 yapamamışım. Kendi adıma şunu söyleyebilirim; en azından hevesle yaptığım, heyecan duyduğum bir hobimden hayatımı idame ettiriyorum. İnsanlar zorunlu olarak işe gidiyorlar, mecburiyetten gidiyorlar. Kimi insan nefret ederek işe gidiyordur ama ben oyun oynamaya gidiyorum. İstemeden olmuyor. Özellikle bazı meslekler istemeden yapılamıyor. Mecburiyetten yapılan bir iş olamaz. Ben konservatuvarda okurken garsonluk yaptım, su sattım, dükkânların önündeki ya da doğum günlerindeki animasyonlara katıldım, valelik yaptım ama bunları sadece o dönemki süreci geçirebilmek için yaptım. Bizim zamanımızda okurken çalışmak yasaktı. Şöyle yasaktı; kendi mesleğinle ilgili yasaktı. O işlerde de tabii mutsuzdum. Özellikle Süpermen olmak, Batman olmak hiç istemediğim şeylerdi ama ev kirasını ödeyebilmek için oluyorduk.

Belki o işlerin oyunculuğuna katkısı olmuştur. Belki seni, sen yapan özelliklerin temel taşlarındandır…

İlla ki olmuştur… En azından istemediğim şeyi oynamamam gerektiğini o zaman öğrendim. Bir gün bir Süpermen işi geldi; bir çocuğun doğum gününde Süpermen olacağım. Babası, çocuğa bilgisayara bağlamak için bir tane direksiyon almış falan… Biz de gittik. Ben, Süpermen kostümüne girdim. Ben bir de “Kapıyı çalınca, çocuk açsın, ben de sürpriz yapayım” dedim. Çocuk Süpermen’in o kadar hayranıymış ki oyuncak falan umrunda değildi. Çocuk, o kadar inanmış ki “Uç” dese dördüncü kattan atlayacağım. O sırada bir de bir yere daha Batman olarak gidecektim.

Konservatuvarda öğrenim görürken çalışmak hâlâ yasak mı? Bu doğru bir yöntem mi ve sence nedeni nedir?

İnsan, konservatuvarı kazandığı zaman; kendini, başvuran o kadar insanın arasından seçilmiş olarak görüyor. Erkenden piyasaya atılırsa daha fazla bir şey denemeden, kendi malzemesini kendi kimyasını bilmeden hemen bir kalıplara girmeye başlıyor ve bu sefer o deneme yanılma süreci kısalıyor. Bence üçüncü sınıfa kadar hâlâ izin verilmemeli. O çocuk; gitsin garsonluk yapsın, gitsin hayatta çalışsın, zaten o sırada istemediği kadar malzeme topluyor ama öbür türlü sahaya çıktığı zaman hata yapma imkânı yok. Bu sefer de cepteki kolay malzemeyi kullanmaya başlıyorsun ve bu da alışkanlık haline geliyor.

Yeni filmin ‘Emanet’te ‘Orhan Usta’yı canlandırıyorsun. Teklif geldiği zaman neler hissettin? Ben bu filmde olmalıyım, dediğin nedenler nelerdi?

Ben filmin ilk 10 – 15 sayfasını okuduğumda eşime, “Bu işi kabul ediyorum” dedim. O da “Ne ara okudun da bitirdin?” dedi. “Gidişatı belli” dedim. Bir de yapımcıdan gelen teklif, iki tanıdığımız dost aracılığıyla geldi, biri Oktay ağabey biri de Uğur ağabey. Onların söylemesi güven veriyor. Senaryoda da ilk 10 – 15 sayfayı okuduktan sonra; “Ben bu işi çıkarırım inşallah” dedim. Hızlı bir okuma yaptım, sonra da yapımcımız Okan ağabeyi aradım ve “Ben varım” dedim. Sonra da kendimi kapatma sürecine girdim. Algımı, zihnimi, Mustafa’nın hayattaki ritmini değiştirmek için uğraşmaya başladım. İnşallah da başarılı olmuşumdur.

Bugüne kadar senin başına filmdeki gibi bir olay geldi mi?

Oğlum, on yaşında ve bazen takım arkadaşları hafta sonu bize geliyorlar, aileleriyle konuşuyoruz, bizde kalıyorlar. Ben sabaha kadar mutfakta öylece bekliyorum. Çocuk, yerini yadırgar ya da korkar diye gidip kontrol ediyorum. O yüzden zor oluyor. Çok zor bir şey.

Emanet’in özellikle nelerin altını çizmesini, izleyicilerin salonlardan hangi duygular içinde çıkmasını umarsın?

Öncelikle inşallah; “İyi bir film izledik. Verdiğimizin karşılığını alabildik” derler.

Filmin repliklerinden gidelim. Her şeyin bir fiyatı var mıdır?

Her şeyin bir fiyatı yok. İmkânı yok. Öyle bir şey olabilir mi?

Bir de filmde çok sevdiğim bir laf var: “Yol uzun, hayat kısa” Sen de 25’nci yılındasın,. Yaptıklarından yeterince tatmin oldun mu?

Mutlaka vardır… Şimdi dönüp baktığım, 30’lu yaşlarda oynadığım rollere baktığım zaman; “Niye bu kadar acele ettin, niye bu kadar eteğindeki her şeyi bir anda göstermeye çalıştın, tadını çıkarsaydın” diyorum. Tabii o zaman öyle olmuyor, zamanla oluyor.

Yapay zekâ hakkında ne düşünüyorsun?

Yapay zekâdan korkuyorum. Bilmediğim için korkuyorum. Bildiğim zaman ne olacak onu da bilmiyorum. ‘Terminatör’de başlayan sonra ‘Matrix’te had safhasına ulaşan insanların ne hale geleceğini bilmiyorum. Ben insan olarak geldim, insan olarak emanetimi teslim etmek istiyorum.

Mehmet Çalışkan

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu