Orman Köylüsü: Unutulan Emeğin Sessiz Bekçisi

Bir zamanlar ormanların gerçek sahipleriydi onlar… Ağaçlandırmadan bakıma, üretimden yangınla mücadeleye kadar ormanın her alanında varlık gösteren orman köylüsü, Türkiye’nin kırsal belleğinde güçlü bir yer tutuyordu.

Orman köylüleri, sadece kendi geçimlerini sağlamakla kalmıyor, orman yangınlarına karşı en ön safta mücadele ediyor, odun dışı orman ürünlerini toplayarak hem ekonomiye katkıda bulunuyor hem de bu kaynakların korunması ve geliştirilmesinde kritik rol oynuyordu. Onların emeği, ormanların sürdürülebilirliğini sağlayan görünmez ama hayati bir zincirdi.

Ancak zaman içinde değişen ve gittikçe liberalleşen ülke politikaları, orman köylüsünü yalnızlaştırdı. Devlet politikalarında orman köylüsünün kalkınmasına, desteklenmesine ve korunmasına yönelik ilgisizlik derinleşti. Ne yazık ki bu duyarsızlık bugün daha da artmış durumda. Köylerinde yaşamaya, ormana emek vermeye devam edenler, artık çoğu zaman yalnız kalıyor.

Temmuz 2025’te Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Ören Mahallesi civarında çıkan yangın, rüzgârın da etkisiyle kısa sürede büyüdü. Orman Genel Müdürlüğü ekipleri olay yerine geç ulaştı. İlk müdahaleyi yapanlar ise yine her zaman olduğu gibi yöre halkı ve orman köylüleriydi.

Yangına ilk ulaşan köylülerden biri olan Ali Gök, gazetecilere şöyle konuştu: “Elimizde tırmık, su bidonu… Hortum bile yoktu. Ekipler gelene kadar kendi canımızla, malımızla önlemeye çalıştık. Her yaz bu böyle.”

Bu yangında sadece orman değil, yıllardır köylülerin emek verdiği zeytinlikler, arı kovanları, otlaklar da kül oldu. Köylüler bir yandan yangını durdurmaya çalışırken bir yandan geçim kaynaklarını kaybetmenin derin acısını yaşadı.

Geçmişte orman köylüsüne tanınan birçok hak, günümüzde uygulamada ya tamamen ortadan kalktı ya da etkisizleşti.

Örneğin, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nda yapılan değişikliklerle orman işlerinin köylü eliyle yürütülmesi yerine özel şirketlere ihale edilmesi tercih edilir oldu. 2B Yasası ile orman köylüsü yaşadığı toprağın kullanıcısı olmaktan çıkıp alıcısı hâline getirildi.

Orman köylerinin çoğu, Büyükşehir Yasası ile artık “mahalle” statüsünde sayılıyor ve köylünün kooperatifleşme, üretim ve söz hakkı zayıflıyor. Üstelik ormancılık gelirleri artık kırsaldaki gençleri köyde tutmaya yetmiyor.

Bugün kıyılarımız yanarken, alevlerle birlikte sessizce yitirdiğimiz bir başka şey daha var: Orman köylüsünün bilgeliği, emeği ve ormana duyduğu sevgi. Artık orman köylüsü, üretimden koparılmış, karar süreçlerinden dışlanmış ve yalnızca yangın çıktığında hatırlanan bir gölgeye dönüşmüş durumda.

Ormanlar sadece ağaçlardan değil, onları canı pahasına koruyan insanlardan da oluşur.

’Orman köylüsü tamamen silindi. Bir ilçenin, bir mahallenin sakini olarak sakince yaşamaya mecbur edildi.

Sonuç: Orman yangınlarını büyümeden engelleyen tecrübeli orman köylülerimiz şimdi yok.’’

Peki; Orman Köylüsünün Hakları Neydi, Ne Değişti?

Eskiden:

  • 6831 Sayılı Orman Kanunu uyarınca orman köylüsüne, orman işlerinde öncelikli çalışma hakkı tanınırdı.
  • Orman köylüleri kesim, taşıma, bakım ve dikim gibi işlerde doğrudan görev alır, bu işler köy kooperatifleriyle yapılırdı.
  • Odun dışı ürünlerin (defne, kekik, mantar vb.) toplanması, köylülerin geçim kaynağıydı ve kontrol köylüdeydi.
  • Devlet ormancılığı, köylüyle iş birliği içinde yürütülür; bilgi ve deneyim paylaşımı yapılırdı.

Bugün:

  • Orman işleri, çoğunlukla özel şirketlere ihale ediliyor. Köylü taşeron sistemine mahkûm ediliyor ya da tamamen dışlanıyor.
  • 2B Yasası (2012) ile, orman vasfını yitirmiş araziler köylülere satılmak istendi. Ancak yüksek bedeller nedeniyle birçok köylü toprağını kaybetti.
  • Büyükşehir Yasası sonrası birçok orman köyü “mahalle” sayıldığından, tüzel kişiliklerini ve kooperatif haklarını yitirdi.
  • Gençler için köyde yaşam cazibesini kaybetti; göç arttı, üretim azaldı.

Buket Işıkdoğan Köse

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu