Ölüm nedeni:Kırık Kalp
Gökyüzünün gürültüsünden adını alan Hin-mah-too-yah-lat-kekt, yani Şef Joseph, sadece bir kabile reisi değildi. O, halkını sürgün yollarında taşıyan bir bilge, umudu tükenmişken bile onuru elden bırakmayan bir filozof-şef idi.
Amerika yerlisi Nez Perce halkı kendilerine Nimi’ipuu, yani “halk” derdi. Yüzyıllarca Wallowa Vadisi’nin dağlarında, nehirlerinde, çayırlarında özgür yaşadılar. Appaloosa atlarını yetiştirdiler. Toprakla uyumlu, gökle dengeli bir hayat sürdürdüler.
Ama 1860’larda vadilerinde altın bulundu. Altın, beyaz yerleşimcileri akın akın bölgeye çekti. ABD hükümeti kabileyle yapılan anlaşmaları defalarca bozdu. Önce geniş topraklarını daraltan rezervasyonlar çizildi, ardından tamamen terk etmeleri emredildi.
Şef Joseph’in babası, ölmeden önce oğluna, “Bu toprakları satma” diye vasiyet etmişti. Çünkü bu toprak sadece ekmek kapısı değil, aynı zamanda kutsal ataların mezarıydı. Ama Amerikan ordusunun baskısı ağırlaştığında, göç artık bir seçim değil, dayatma oldu. Bu onların tercihi değil, sömürgeci açgözlülüğün dayattığı bir yazgıydı.
1877’de, Joseph ve kabilesi 2.000 kilometrelik bir yolculuğa çıktı. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar. At sırtında ya da yürüyerek Kanada’ya ulaşmaya çalıştılar. Çünkü orada Sitting Bull’un Sioux halkı vardı, özgürlüğün belki de son sığınağıydı.
Bu yolculuk, sadece bir askeri geri çekilme değil, insan ruhunun dayanıklılığının destanıydı. Çarpışmalarda, Nez Perce savaşçıları sayıca çok üstün Amerikan birliklerini defalarca şaşırttı. Joseph ise savaşçılığından çok zekâsı ve stratejisiyle tarihe geçti.
Ama Kanada sınırına yalnızca 65 kilometre kala, açlık, soğuk ve yorgunluk halkı tüketti. O an Joseph, tarihe geçen sözlerini söyledi;
“Artık savaşmayacağım. Yüreğim kırık. Çocuklarım soğuktan ölüyor. Şeflerimden bazıları öldü. Artık sonsuza kadar savaşmayacağım.”
Bu, sadece bir teslimiyet değil, insanın kendi sınırlarını kabul edişiydi. Filozofların dediği gibi: “İnsanın elinde olan, yalnızca tavrıdır.” Joseph’in tavrı onurdu. Teslimiyetten sonra halkı sürgüne gönderildi. Joseph defalarca Washington’a giderek ABD başkanlarına yalvardı. “Halkıma topraklarını geri verin.” Ama cevapsız kaldı.
Eylül 1904’te öldüğünde doktor raporuna “ölüm sebebi: kırık kalp” yazıldı. Ama aslında onun kalbi kırılmadı. Kalbi, insanlığın hafızasına mühürlendi. Onun sözlerinde kendi çağımızın yankılarını duyuyoruz. Göç yollarında yiten çocukları, topraklarından sürülen halkları, adalet arayışını.
“Toprak kimsenin malı değildir. Biz, sadece onun misafiriyiz. Özgürlük, bir halkın nefesi kadar vazgeçilmezdir. Barış, savaşın değil, bilgelikle yürüyenlerin mirasıdır. Beyaz adamlardan birçok söz duydum ama hiçbiri yapılamadı.
Güzel sözler uzun sürmedikçe birşey ifade etmezler. Konuşmaktan yoruldum ve bunlar kalbimi yaraladı.
Birçok güzel söz ve yerine getirilmeyen söz hatırlıyorum. Bunlar konuşmaya layık olmadıkları halde konuşanların sözleriydi.”
Sedat Kaya