Ekmek parası kuşların kanadında
Bu kasketli bütün gün alçak bir taburenin üstünde oturan kişiyi bir çoğunuz tanıyacaksınız.
O saat kulesinin orada, yani Atatürk Meydanı’nda, İzmir eski Büyükşehir Belediyesinin girişinin sağ tarafında ve uzun yıllardır oturmaktadır.
Biliyor musunuz, bir çok iş kolu gibi, bu kuş yemi satan esnafın da cumartesi, pazarı, bayramı, yılbaşısı yoktur.
Hele, hele hastalanmaya hiç hakkı yoktur.
Nasıl hasta olsun ki, hasta olmak işe çıkamamak, eşittir tencere kaynamayacak demektir. Nasıl işe çıkmasın ki garibim…
Yağmur yağar bakarsınız oradadır. Hatta kar da yağar yine oradadır, yazın en sıcak günlerinde de oradadır.
Çünkü onlar gün kazanıp, gün yiyen sınıfındandır.
Konuşmak istemedi. Belli ki onurlu bir insan.. İçini açıp, ortaya dökmek istemedi ben de ona saygı gösterdim. “Hayırlı işlerin olsun “deyip ayrıldım yanından. O nedenle emeklidir de maaşı mı yetmez, ya da hiçbir sosyal dayanağı yok mudur bilemedim.
Bildiğim ise; işe çıkamazsa, ertesi günün tenceresi kaynayamayacaktır…
Başka bir çıkarı yok bu işin. İşe çıkamazsa, tencere kaynamaz, çoluk çocuk aç mı kalacak?
O evin reisi ve onun görevi ne yapıp, edip tencerenin kaynaması için parayı getirecek.
Hava karardıktan ve güvercinler direklere, tellere ve ağaçlara tünedikten sonra, dükkanı kapatma saati gelmiş demektir.
Hep de merak ederim. O yemlerle iki tane tabureyle ve metal küçük kapaklarla nerelere kadar gider ve nasıl gider? Şoför “bunlarla binemesin” dedi mi yandı gülüm keten helva.
Ya da bildiği, tanıdığı bir esnaf vardır. Sabaha kadar emaneten dükkanına mı koyar? İyi insanların hepsi yok olmadı ki. Belki de öyledir…
Düşünsenize sevgililer, nişanlılar, yeni evliler ve çocuklar olmasa hali haraptır onların. Acaba içimizden kaç kişi Atatürk Meydanı’ndan geçerken elini pantolonun yan cebine veya ceketin yan cebine attı da, o parayla kuşlara yem alıp serpeledi kuşlara diye bir kendimize soralım mı?
Ben ne tip cevap alacağımızı biliyorum sanırım, belki de sizlerde biliyorsunuz. Ama ilk fırsatta bir hayır yapalım, hatta bir çok kez yapalım olmaz mı…
Onlar beş ya da altı kişi o meydandan ekmek yiyorlar. Biz de her defasında yemcimizi değiştirelim ki, onlarda bizim paramızdan sebeplensin. Biraz da yemcilerin ve güvercinlerin karınlarını doyuralım…
Bu yarım sohbetten sonra oturup düşündüm ve mesela dedim…
Bu insanlar, yani kuş yemi satanların bir kübik güzel ve ahşaptan küçük, küçücük bir kulübeleri olsa ve icrai sanatlarını o kulübe içinde yapsa ve kışın yağmurundan, yazın sıcağından ve de güneşinden kurtulsalar.
Mesela bir örnek giysileri olsa. O kulübenin içinden çıktıktan sonra öte berilerini içine koysa ve kapısını da kilitlese fena mı olur?
Siz kim yapacak diye merak edersiniz şimdi. Mesela İzmir Büyükşehir Belediyesi yapsa bu hizmeti. Atatürk Meydanı’na yaraşır bir hizmet olmaz mı?
O beş yada altı kişiyi orada barındırsalar, hayır dualarını alsalar bence çok güzel olur…
Ya sizce Sayın Başkan Tunç Soyer ya sizce nasıl olur?
Çoğunuz biliyorsunuz. Büyükşehir ile aramızda bir iletişimsizlik konusu var. Oysa iletişim çağının ortasındayız.
Benim Amerika’da Sanfransisko şehrinde oturan bir arkadaşım var. Yabancı değil Güzelyalılı. O ta oradan yazdıklarımı görüyor, kah yorum yapıyor kah ta beğeni koyuyor. Ama bizim İzmir Büyükşehir’in ilgili birimleri yalnız beni değil hepimizi görmüyor. Konuda bir terslik var ama nedir bilemedim. Epeydir evden çıkamadığım için başkanın kendisine de soramadım.
Başkanın o kadar çok işi var ki saymakla bitmez. Ama bilse, okusa gerekeni yapar eminim diye düşünürüm. Bu yazı belki de bu bir avuç insanın ekmek parasını daha uygar bir şekilde kazanmaları sağlayacaktır.
Neden olmasın.
Gürol Tulunay