Delidir..Ne dese..
Bu ülke nereye sürükleniyor?.
Kanal farketmez,yüreğiniz kaldırarak akşam haberlerini baştan sona seyredebiliyor musunuz?..
Bildiklerinizi tekrarlamayayım.
Hukuk…
Eğitim…
Sağlık…
Hayat pahalılığı,işsizlik…
Hakkını arayanlara;doğaya,toprağına sahip çıkanlara yapılan saldırılar…
Çocuk tacizleri,çocuk işçiler…
Kadınlara yönelik saldırılar,cinayetler,çeteler..
Konuşanın,eleştirenin,yazanın,çizenin başına örülen çoraplar,baskılar…
Gerisini siz getirin…
Eskiden mizah vardı,hiciv vardı…
Şimdi?
Hiciv deyince Neyzen Tevfik’i anımsadım…
Ney ustası…Üstad…Neyzen…
Söz ustası…Hiciv ustası…
Heccav…
Tasavvuf ehli…Bektaşi…
2.Abdülhamit dönemini de yaşamış,Meşruiyet’i de…1.Dünya Savaşı’nı da,işgali de
yaşamış,Kurtuluşu da…Atatürk dönemini de yaşamış, DP dönemini de…
Ama hangi dönem olursa olsun,kendince gördüğü haksızlık ve hukuksuzluklara karşı sesini yükseltmiş,hicvetmiş…
Kime,kimlere karşı çıkmış?
İktidarını baskı ve zulümle sürdürenlere…Diktatörlere…Çıkarcı,vurguncu ve soygunculara…İkiyüzlülüğe ve ikiyüzlülere…Yetkisini kendi çıkarı için kullanan bürokrat ve politikacılara… En çok da dini kendi çıkarı için kullanan din simsarlarına ve bağnazlığa…
2.Abdülhamit döneminde birkaç kez tutuklanmış,falakaya yatırılmış artan baskılar sonucu Mısır’a gitmek zorunda kalmış.
Kimine göre hep “dilinin cezasını” çekmiştir ama söyleyeceğini de hiç esirgememiştir…
İçki bağımlısı olur.
Akıl hastanesinde yatar…
Diyor ki;
“Ömrümün 67-70 senesi bin bir hadisat ile geçti.Yer yer dolaştım.Hürriyet’i aradım.
Hala ararım. İstibdad’da görmediğimi Meşrutiyet’de gördüm.Bu kadar yıllık mazide gelecek nesle verecek hiç bir şey bulamadım”(B.Ülgen ile yaptığı röportaj.1953)
Hicivlerinden örnekler:
Abdülhamit’i kendi ağzından hicvederek; önceki zalimlerden,Timur’dan, Hülagü’den,Nemrut’tan daha yüksek mertebeye, zalimlerin imamlığına yükseltir:
“Ben celladım,vatanda açtığım her yarenin
İltihabı her zaman etmez kabul-i iltiyam…
Nerde Cengiz,
Engizisyon,
nerde Haccac u Yezit…
Her cihetçe zaliman-ı değer ben oldum imam”
Hitler-Mussolini:
“Çobanın ismi Führer’dir,
kasabın ismi Duçe
Defter-i zulmünü garbın yed-i kudret dürüyor…”
Demokrasi:
“Kim demiş bir demokratik idare yoktur?
Ne demek,olmazsa elbet dışarıdan alırız!…”
Çıkarcılık ve politika:
“Kime sordumsa seni
doğru cevap vermediler
Kimi alçak,kimi hırsız,
kimi deyyus dediler
Künyeni almak için partiye ettim telefon
Bizdeki kayda göre şimdi o meb’us dediler…”
Liyakatsizlik:
“Asrın yeni bir umdesi var,
hak kapanındır.
Söz haykıranın,
mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye,
kavuk sallamayınca
Kursi-i liyakat
pezevenk puşt olanındır…”
Yobazlık-Dincilik-Cehalet:
“Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü
Kara bir kinle taassup pusudan çıktı
Yurdu şahane cehalet yeni baştan bürüdü”
“Kabe’den maksadın varmaktır yara
Kör gibi tapınma kara duvara
Hızır’ı ararsan kendinde ara
Bulamadım gibi rezalet eyleme”
“Bi-namaz gibi beni Hak’dan uzak gören
Sığmaz senin hayaline
mihrab u mübhem
Sen sade beş vakitte ararsın Allahını
Ben her zaman onunla emin ol beraberem”
Tasavvuf:
“Öz tenim değil mi bu toprak benim
Tanrı kitabında her yaprak benim”
1879’ da doğdu.1953’ de öldü.
Mezar taşında:
“Sen surete bakmakla hüküm verme sakın
Gel sireti gör hakkı temaşa eyliyor
Hep Neyzen’i sarhoş görüyorsan ne çıkar
Meyhanede bak
Kabe’yi inşa ediyor” yazan Neyzen için kimisi de:
“Delidir ne yapsa yeridir…” dediler…
Ne dersiniz?..
Gelin bu büyük ney ve söz ustası,tasavvuf ehli bektaşinin Atatürk için yazdıkları ile noktalayalım yazımızı:
“Güdelim açtığı yollardan
mübarek izini
Atatürk’ün beşere sunduğu
peymanı budur:
Atatürk’e inananlar er olur
sulhu korur”
Muammer Toprakçı