Dans bedenin, ruhun, düşüncelerin dilidir

Dansın beden ve ruhun iletişim dili olduğu düşünüldüğünde insanlık tarihi kadar eski olmasına şaşmamak gerekir. ‘’ İnsan ilk dans hareketlerini doğa ritmini taklit ederek, içinde doğuştan var olan ritim duygusu ve vücut ritmini de harmanlayarak el, ayak ve vücuduyla fark etmeden yaptı.’’diye anlatılıyor ilk dansın doğuşu..

Dünya ülkelerinin kültürlerine göre şekillenen dans, çeşitli isimler alarak varlığını kalıcı kıldı.Halkların acılarını, isyanlarını, özgürlük arzularını, gördükleri zulümleri müzik ve şarkıyla harmanlamalarıyla doğan binlerce dans çeşidi var.

Güney İspanya’nın kendi folklorik müziği ile çingenelerin aynı kültürden yaratmış oldukları müziğin kaynaşmasıyla ortaya çıkan flamenko dansının büyüsüne kapılmış ve bu dansı İzmir’imizde açtığı Flamenko Dans ve Müzik Atölyesi ile taçlandırmış, birçok başarılar kazanarak ülkemizi temsil etmiş olan Rasime Öktem’le keyifle okuyacağınızı düşündüğüm bir söyleşi hazırladım.

 

Bir Flamenko şarkısının sözleriyle söyleşimize başlayalım..‘’ Bir tutuklu gibi yürümekteyim, önümde gölgem arkamda düşüncelerim”  Öncelikle Rasime Öktem kimdir bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

 

 İzmir Flamenko Atölyesi’nde  dans eğitmeni ve solistiyim. Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandığım 2000 yılından beri İzmir’de yaşıyorum. Aslında mezuniyetimden sonra bir süre bu alanda da çalıştım ancak sanat her zaman daha üstün geldi. Flamenkonun yanı sıra görsel sanatlar ile de flört halindeyim uzun süredir.

 

Dans etmeye ne zaman başladınıź ve neden Flamenko?

 

Neden sorusu sanki bir seçim yapmışım gibi duyuluyor oysa ki ben bir seçim yapmadım. Bir gün şans eseri bir albüm geçti elime, 2004 yılı başıydı sanırım belki 2003 sonları. Al Di Meola, Paco de Lucía ve John McLaughlin’in The Guitar Trio albümü. Albümdeki ezgiler hayatımdaki tüm boşluklara doluverdi, Flamenko kelimesi ile de o albümle tanıştım. O kelimeyi henüz çoğu eve girmemiş olan internette bir arkadaşıma aratınca Carlos Montoya, Sabicas, Juan Serrano ve başka sanatçıların da içinde olduğu Flamenco Festival isimli bir cdye ulaştım ve onu dinledikten sonra darma duman oldum. Bu arada hala müziğinden bahsediyorum farkındaysanız, henüz dansın mevcudiyetinden haberdar değilim. Bu albümde ise palmasın (alkış seslerinin) yanında güçlü bir ses daha duyuyordum, bu sesin ayak sesi olduğunu anladığımda kalbimin orta yerinden vuruldum tabiri caiz ise ve hayatımı tamamen değiştirecek bir yolculuğun ilk adımını atmış oldum. Ben flamenkoya aşık oldum, ondan başka bir seçeneğim yoktu ki.

 

Bundan sonrası ise benim için zorlu bir süreç çünkü bundan haberdar olan insanlara ulaşmak imkansız görünüyor, iletişim araçları, imkanları şimdiki gibi değil çünkü. Uzun süre acı çektim, elimdeki şarkıları binlerce kez dinledim, ezgileri ruhuma işlettim. Bıkmadan aramaya devam ettim, her taşın altına baktım. Kulağıma efsaneler fısıldanıyordu, yok şu köyde Carmen diye bir kadın varmış vs… Gerçekten benim için zor bir süreçti ve etrafımdaki insanlar için de durum zorlaşmaya başlamıştı git gide, delirdiğimi düşünmeye başlamışlardı. Sonunda yakınımda bir okulda Flamenko dans eğitimi verildiğini duymuş bir arkadaşım. Koşarak gittim, ders gününü öğrendim, Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nin ortasında “Buldum! “ diye haykırdığımı hatırlıyorum. Dilek Tanyeli idi eğitmenin ismi ve İspanyol dansçılarına çok benziyordu, hayatımın en güzel günlerinden biriydi, Flamenko ile daha yakından tanışacaktım artık. İki seneye yakın çalıştık. Hocamız da elinde ne varsa bizlerle paylaştı, söylediğim gibi imkanlar oldukça kısıtlı. Sonra hocamız da Ankara’ya taşındı. Benim flamenko dansına ilk adım atışım bu şekilde idi, hemen sonra flamenkoya tutulmuş bir gitarist arkadaşım oldu Can Erdil Şentürk, imkansızlık içinde flamenko yapmak için çırpınıyoruz, hangi bilgiye ulaşsak deliriyoruz. O dönem Berk Gürman ile İzmir’de tanıştık ve flamenko müziği ve kültürü adına onun deneyimlerinden çok şey öğrendik. Danstan önce müziğin ne kadar önemli olduğunu anlamış olduk. Sonra aramıza flamenko ile tanışan yeni müzisyenler katıldı. Erdem Kapan, Doruk Demircan, Emrah Elban, onlarla 2009’da “Sonido del Alma” isimli bir grup kurduk. Şarkıcımız olmadığı için solist ben olmak zorunda kaldım. Mehmet Şenbağcı, Bilal Kalaycıoğulları ve Canberk Ruscuklu katıldı aramıza, Doruk, Erdem ve ben dahil olmak üzere 2012 yılında “Flamenco Esmirna” ismini aldı yeni grubumuz. Harika sahneler yaptık beraber. Şimdilerde daha küçük bir versiyonla sahneler yapmaya devam ediyoruz.

Flamenko ezilmişliğin ve baş kaldırının dansıdıŕ. İzleyiciye neler anlatır?

 

Flamenko bir halk dansı ama göçebe bir halkın dansı. Endülüs’te son bulduğu söylenen bir göç. Göçün sebep olduğu kültür paylaşımı nedeni ile de içerisinde birçok dans türünün izlerini yadsınamaz şekilde görüyoruz. Önce kelimeler var, şiir var, sonra bunlara ses sonra ona bir enstrüman eşlik ediyor. Ardından beden geliyor ve dans ortaya çıkıyor. Flamenko da bir eşlikler bütünü. Flamenko şarkılarında yaşamın kendisinin ve onla olan ilişkimizin her aşamasından sözler duyabilirsiniz. Dansçı kimi zaman naif kimi zaman kuvvetli şekilde müziğe eşlik eder, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman acılar içinde veya mutluluktan uçarak. Hayat içerisinde büründüğümüz ruh halleri gibi. Ezilmişlik hali ve başkaldırı da hayatın bir parçası. Göçebe halklara dünyanın bakışını da göz önüne alırsak bunun sanatsal bir isyana sebep olmaması imkansız. Mücadele ve ayakta kalma çabası bana göre dansı daha iyi tanımlıyor. Bilin bakalım bunu kimler yaşıyor? Dünyanın çok büyük bir kısmı. O yüzden flamenko hayatın ta kendisidir benim için.

 

Flamenko dansı eden kadına ne ad verilir?

 

Flamenko kadın ve erkeği ayırmayan bir dans. Ama kelime olarak soruyorsanız flamenca diye terim var.

 

Dansçının giysisi ve aksesuarlarının özellikleri nelerdir?

 

Puantiyenin belirgin bir etkisi var, düşününce bunların elbiselerin yırtıklarına yapılan yamalar olduğu geliyor akla, Flamenko maddi imkanları çok kısıtlı insanlara ait bir kültür. Saraya değil sokağa ait. Puantiye deseni baskı hataları olan kumaşlardan ortaya çıkmış bir desen. Çok eski zamanları düşündüğümüzde bir bağlantı olabilir gibi duruyor. Çingenelerin giyim tarzları, o rengarenk kostümleri, takıları, saçlarına kondurdukları güller… Kıyafetleri onların hayata olan rengarenk bakışlarını anlatıyor. Kostümler üzerine okumalar yapıyorum bir süredir.

 

Flamenko’nun başkenti Sevilla’da ünlü isimlerden eğitim aldınız bu oldukça önemli .Neler söylemek istersiniz?

 

Flamenkoyu uzun soluklu ve yoğun şekilde, orijinal olarak öğrendiğim süreçler Sevilla’da bulunduğum zamanlar. Hayranı olduğunuz, çıldırdığınız hocalar ile çalışmak, flamenkoyu onlardan öğrenmek harika bir deneyim. Flamenkonun ellerinden tutmak gibi.

 

2021’de “O Ses Turkiye” ye katıldıniz ve oldukça da başarıliydınız. O günleri biraz anlatır mısınız, nasıl karar verdiniz?

 

Bir sabah gözlerimi açtım ‘O Ses Türkiye’ye katılacağım’ dedim. Gerçekten böyle oldu. Hemen Google ve öğreniyorum ki İzmir’deki seçmeler ertesi gün. Kalktım gittim sabahın köründe, listedeki ilk isim benim. O sene pandemi oldu ve yarışmayı yapmadılar. Ertesi sene tekrar başvurmadım onlar eski başvuru nedeniyle arayınca kalktım gittim yine. Çok keyifli ve enteresan bir deneyimdi benim için. Jürilerin tepkileri o kadar tatlıydı ki, iyi ki katılmışım, flamenkoyu biraz daha insana anlatabilmiş olmak harika bir his. Çok tatlı insanlar tanıdım bu vesile ile.

 

“Zerre” isminde bir single çalışmanız var.? Yeni çalışmalarınız var mı?

 

Zerre’yi Doruk besteledi. Sözlerini de ikizi Diren yazdı. Esmirna ile son halini aldı. İlk Türkçe sözlü bestemiz oldu. Üzerinde çalıştığımız yeni bir şarkı var şimdilerde. Umarım kısa sürede tamamlarız.

 

 ” İzmir Flamenco Dans ve Müzik Atölyesi” adını taşiyan bir okul açtınız. Eğitim almak isteyenler için yaş sınırı var mı? Kimler başvurabilir ve Flamenco zor öğrenilen bir dans mıdır?

 

Flamenkonun paylaşarak çoğaldığını fark ettiğimizden beri en büyük amacımız bu güzel deneyimleri insanlarla paylaşmak oldu. Doruk ile beraber büyük bir cesaret ve hayalle Atölye’yi kurduk. Bizler gibi flamenkoya tutulmuş, onun peşine takılmış çok sayıda insanla bir araya geldik. Eğitmen olmak büyük bir sorumluluk, bunu her an hissediyoruz. O sorumluluk ve flamenkoya olan aşkımız nedeniyle de sürekli kendimizi geliştiriyor ve öğrendiğimiz her şeyi öğrencilerimizle paylaşıyoruz. Biz flamenko ile insanlar arasında bir köprü kurmaya çalışıyoruz.

 

Hiçbir sınır bulunmuyor flamenkoda, ayrıca partnere de ihtiyaç duyulmuyor. Flamenko bireysel yapılan bir dans. İçinde zaten bulunan gücün farkına varmak ve ortaya çıkarmak ve hayatını değiştirmek isteyen herkes başvurabilir.

 

Evet flamenko çok kolay bir dans değil biz de görevimizi ciddiye alıyoruz işin açığı ama öğrenmesi çok keyifli bir dans. Flamenko öğrenirken insan kendini keşfediyor. Kendine koyduğu/konmaya çalışılan sınırları tek tek ortadan kaldırıp sonsuzluğunun farkına varıyor. Bunun için yorulmaya değmez mi?

 

Dansı seven ve éğitimini almak isteyen arkadaşlarımıza neler söylemek istersiniz?

 

Lütfen daha fazla ertelemeyin! demek isterim. Bu hayat biz ne yaparsak yapalım kendi bildiği gibi akıp gitmeye devam ediyor. Biraz daha çekilebilir hale gelmesi için dans etmek gerek.

 

 

Son olarak söylemek istedikleriniz nedir?

 

Ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Pandemiyi yaşadık. Bu atölye ayakta kalabildi ise bunu bize kalpten bağlı öğrencilerine borçlu öncelikle. Onlara çok teşekkür etmek istiyorum. Biz hem hayatla baş ediyor hem de dans ediyoruz. Beraber olduğumuz zamanlarda iyi hissediyoruz kendimizi, birbirimize iyi geliyoruz. O nedenle bizim hayallerimiz de daima onlar üzerine oluyor. Umarız hep beraber, ülkece daha güzel günler göreceğiz. Sonsuza kadar dans etmek umuduyla…

 

 

 

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu