Cem Karaca, vefatının 19. yılında anılıyor

Namus Belası”, “Tamirci Çırağı”, “Ceviz Ağacı” ve “Islak Islak”ın da aralarında bulunduğu pek çok unutulmaz esere imza atan rock müziği sanatçısı, besteci, tiyatrocu, sinema oyuncusu Cem Karaca’nın vefatının üzerinden 19 yıl geçti.

Asıl adı Muhtar Cem Karaca olan sanatçı, Ermeni asıllı opera ve tiyatro sanatçısı Toto Karaca (Irma Felekyan) ile tiyatro sanatçısı Azeri Mehmet İbrahim Karaca’nın oğlu olarak, 5 Nisan 1945’te İstanbul’da dünyaya geldi.

Kendisini “Anadolu rock ozanı” diye tanımlayan, Anadolu rock müziğinin kurucularından Karaca, yeteneğini fark eden annesi sayesinde 6 yaşındayken müzik eğitimine başladı.

İstanbul’daki Rum azınlıklara yönelik gerçekleştirilen 6-7 Eylül olayları, Toto-Mehmet Karaca’nın Bakırköy’deki evinde de hissedildi. Olaylar durulduktan sonra Cem Karaca, Robert Koleji’ne kaydoldu.

Sahne tozunu küçük yaşlarda yutmasına karşılık Karaca, doktor ya da mühendis olmayı istedi. “Suadiyeli Nesrin” olarak hatırladığı bir genç kızı etkilemek için sokak ortasında söylediği şarkı, müzik kariyerinin başlangıcını oluşturdu.

Beyoğlu Spor Kulübünün lokalinde arkadaşlarını kırmayıp sahneye çıkarak profesyonelliğe adım atan Karaca, daha sonra “Dinamitler” ve “Jaguarlar” adlı gruplarla “rock and roll” parçaları seslendirdi.

Batı enstrümanlarıyla Anadolu müziği yapma kararı alan Cem Karaca, vatani görevini bitirip İstanbul’a döndüğünde Mehmet Soyarslan’ın kurduğu “Apaşlar” grubuyla çalışmaya başladı. Sanatçı, bir plak şirketinde tanışıp sıkı dost olduğu Aşık Mahsuni Şerif’in türkülerini de repertuvarına aldı.

Cem Karaca, 1967’de Hürriyet gazetesinin düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasına sözleri Erzurumlu Emrah’a ait, “Emrah” bestesiyle katıldı.

Daha sonra Almanya’ya giden Cem Karaca ve Apaşlar, Fredy Klein Orkestrası ile şarkılar kaydetti. Türkiye’deki en önemli popüler müzik eserlerinden birisi olarak nitelendirilen sözü ve müziği Mehmet Soyaslan’a ait “Resimdeki Gözyaşları” da bu kayıtlar arasındaydı. Şarkı ilk kez 1968’de, “Resimdeki Gözyaşları/Emrah” adlı plakta yer aldı.

Müzik yolculuğuna Moğollar’la devam eden Karaca, 1974’te “Namus Belası” ve “Gurbet” şarkılarının olduğu bir 45’lik çıkardı. “Namus Belası”, ilk günden itibaren listelerin en üst sırasında yer aldı.

 Moğollar sonrası sanatçı, Kardaşlar grubundan ayrılan Ünol Büyükgönenç’i birlikte çalışmaya ikna ederek Dervişan’ı kurdu. Karaca ve Dervişan, müzikte progressif rocka yaklaşırken “Tamirci Çırağı”, “Kavga”, “Parka”, “İhtarname”,  “Yoksulluk Kader Olamaz”, “İşçi Marşı”, “Maden Ocağının Dibinde” şarkılarına imza attı.

Türkiye’deki politik gerginliğin, karmaşanın ve kamplaşmanın en üst düzeye çıktığı 1979’da, “1 Mayıs Marşı” plağı nedeniyle yargılanan, konserleri olaylı biten, kendi ifadesiyle “Sağcılardan değil solun kendi içindeki sürtüşmelerin gayri insani tavırla kendini dışa vurmasından bizar olan” usta sanatçı Almanya’ya gitti.

Karaca, hakkında açılan davadan ceza alacağına kesin gözüyle bakıldığından yurda dönmedi,Sanatçı 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 6 Ocak 1983’te vatandaşlıktan çıkarıldı.

Başka bir ülkenin vatandaşlığına geçmeyi tercih etmeyen sanatçı, Birleşmiş Milletlerin vatansızlar için sağladığı pasaportla hayatını ve müzik çalışmalarını  sürdürdü.

Yaşadıklarına rağmen asla Türkiye’ye sırtını dönmeyen ve yurttan gelecek haberleri bekleyen usta sanatçı, Almanya’daki bir festival sırasında başka ülke bayrakları varken Türk bayrağının olmadığını fark edip, Ay-yıldızlı bayrağı da göndere çektirdi.

Cem Karaca, Mehmet Barı ve Mesut Yılmaz’ın aracılığıyla Hannover Fuarı nedeniyle Almanya’da bulunan dönemin Başbakanı Turgut Özal ile görüşme fırsatı yakaladı.Münih’teki bir otelde gerçekleşen bu görüşme, “Cem Karaca, Özal’ın elini öptü, af diledi” şeklinde yansıdı. Görüşmeden yaklaşık 2 yıl sonra sanatçı, 27 Haziran 1987’de yurda döndü.

En az gurbet kadar ağır gelen “döneklik” suçlamalarına sanatçı, “Yarım Porsiyon Aydınlık”, “Ben döneksem döndüm diye memleketime/Döndüm ulan döndüm işte oh be” sözlerini içeren “Oh Be”, “68’linin türküsü”, “Sen Seni Bil” şarkılarıyla ve röportajlarla karşılık verdi.

Sanatçı, Türkiye’ye döndükten sonra maddi sıkıntılar yaşadı. Cahit Berkay’ın ikna çabaları sonunda 1990’da Kuşadası Altın Güvercin Müzik Yarışması’na giren Karaca, “Kahya Yahya” şarkısıyla birinci oldu.

Cahit Berkay ve Uğur Dikmen ile müzik yolculuğunu sürdüren sanatçı, “Rap Diye Rap Rap”, “Islak Islak”, “Kerkük Zindanı”, “Bindik bir Alamete” şarkılarıyla ününü katladı.

Mahsun Kırmızıgül ile “Hayat Ne Garip”, Mehmet Eryılmaz ile “Hayvan Terli” ve Yeni Türkü için “Göç Yolları” şarkısını seslendiren Karaca, son büyük konserini 17 Ocak 2004’te Ankara Saklıkent’te verdi.

Son günlerinde “Yol Arkadaşları” grubuyla İstanbul’da sahne alan usta sanatçı, 8 Şubat 2004’te kaldırıldığı hastanede vefat etti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu