Başarı kişinin yaşama şevkini artırır ve mutluluk verir
Güler Sabancı, Sabancı Holding yönetimindeki görevine veda etti. Sabancı Vakfı, Sabancı Üniversitesi ve Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki görevlerine devam eden Sabancı için aslında bu tam olarak bir veda değil.
Sabancı Holding’teki 47 yıllık kariyeri boyunca tüm yaşamını Holding’i büyütmeye odaklayan, 21 yıllık Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı döneminde farklı alanlarda tohumlar atan Güler Sabancı artık daha çok sosyal projelerle ilgilenirken holding çatısı altında attığı tohumların büyümesini izleyecek.
Biraz hatırlatmak gerekirse, Sakıp Sabancı’nın ardından 2004 yılında Sabancı Holding’in başına geçtiğinde hem Sabancı ailesinin hem de Türkiye’nin en büyük özel sektör kuruluşlarından birinin geleceği ona emanet edilmişti. Güler Sabancı o dönemde hem genç bir lider hem de bir kadın olarak vizyonunu ortaya koydu. EnerjiSa, Brisa, Kordsa, Çimsa, Temsa, Akçansa gibi dev yapıların büyümesinde onun stratejik adımları etkili oldu. Holding’in dijitalleşme yolculuğu, şeffaflığa, sürdürülebilirliğe yönelmesi de onun döneminde gerçekleşti.
Sabancı modern yönetim anlayışı ve sosyal sorumluluk yaklaşımı ile adını sadece Türkiye’de değil, dünya sahnesinde de kalıcı olarak yazdırdı.
Türkiye’nin en varlıklı ailelerinden birinde doğdunuz. Çocukluğunuza dair neler diyeceksiniz?
Ben ilk torunum. Dedemin yanında büyüdüm. Dedem Hacı Ömer Sabancı beni, kendisine gelmiş bir hediye olarak görüyor. Altı oğlu var ve ben aileye gelen ilk kız çocuğuyum. Dedemin, fabrikada çalışan makinelere bakıp sevincinden ağladığını hatırlarım. Güçlü bir insandı. Gücü de sadece kendinden gelirdi. Sıfırdan başlamıştı. Pamuk işçiliğinden pamuk sanayiciliğine geçmiş olmaktan çok gurur duyardı. “En büyük ibadet çalışmaktır” derdi.
Dedeye karşı büyük bir hayranlık hissediliyor sözlerinizden…
Çalışmaya, dürüstlüğe çok önem veren biriydi. Babası için ne kadar önemli olduğunu bildiğinden Sakıp amcam mezar taşına “Gurur eşeklik, hilekârlık ahmaklıktır” yazdırmıştı. Ukalalığı sevmezdi. Çok şükür ailemizde en önemli değerlerimizden biri de tevazudur.
Böyle bir ailenin ferdi olarak kariyeriniz başka türlü şekillenebilir miydi?
Yürümeye başladığım yaşlarda dedem Hacı Ömer Sabancı ile fabrikaya gidermişim. İnsan doğduğundan 7 yaşına kadar geçen dönemde şekillenirmiş. 12 yaşımda onu kaybedene kadar yanındaydım. Böyle bir aile ortamında, doğal bir yönlendirme varsa bunu kabul etmek durumundayım. Lise çağlarında her gencin başında kavak yelleri eser. Ben de bir ara iç mimar olmaya heveslendim. Zannediyorum en küçük amcamın evi için gelip giden mimarlardan etkilendim. Sakıp Amcam’a “İç mimari okuyacağım” dedim. O hiçbir zaman hayır demez, güzellikle ikna ederdi. Bana “Tabii neden olmasın. Ama imkânın var, kendi evlerin olur onları yaparsın” dedi. Ondan sonra bir daha tereddüdüm olmadı. Boğaziçi Üniversitesi’nde işletme okurken çalışmaya başladım.
Başka türlü bir hayatı hiç mi düşünmediniz?
Hayır, hiç düşünmedim. Çalışma hayatım çok dolu geçti. Çok önemli projeleri gerçekleştirme imkânım oldu. Çok önemli bir takımın içindeydim. 1986’da yabancılarla ilk ortaklık olan Belçikalı’larla Bekart projesinde lider takımındaydım. DuPont’la, Bridgestone’la ortaklıkta da yine öyle ekibin içinde yer aldım. Heyecan verici işlerdi. ABD ye, Japonya’ya gitmek, anlaşmalar yapmak, ortaklıklar kurmak…

Ve Sabancı Üniversitesi’nin kuruluşunda da siz varsınız yine..
Kendimi bu anlamda seçilmiş ve şanslı hissederim. 1994’te aile üniversiteyi kurma kararı aldığında bu görevi bana verdi ve beni destekledi. Bunlar hayatımı o kadar doldurdu ki başka türlü bir hayat düşünmedim.
Dünyanın en güçlü kadınları listelerinde yer alıyorsunuz.. Dünyanın en güçlü kadınlarından biri olmak nasıl bir his?
Güç kelimesini sevmiyorum. Başarılı bir kadın olduğuma inanıyorum. Bunu da tek başıma yapmadım. Başarı tek başına olmaz. Çok iyi ekiplerle çalıştım, çok iyi imkânlarım oldu. Başarılı olmak, fark yaratmak insanı mutlu eder. Başarı kişinin yaşama şevkini artırır ve mutluluk verir.
Çok farklı şapkalarınız var. Vakıf, Üniversite, Müze, Gülor Şarapçılık, Sosyal projeler gibi..Siz en çok hangisiyle uğraşmayı seviyorsunuz?
Hepsiyle!
İş dışı neler yaparsınız ?
En büyük hobim sanat. Hemen her alanına ilgim var. Özellikle klasik müzik konserlerine ve sergilere gitmeyi severim. Salzburg Müzik Festivali ve Art Basel’i kaçırmam; muhakkak giderim. Venedik Bienali’ni fırsat olursa takip ederim. Yeni şarap tadımlarını fırsat buldukça yapıyorum. Selçuklu eserleri topluyorum. Koleksiyoner belgem var. Yıllık iznimde ya da hafta sonları Avyalık’a gitmeye çalışıyorum. Tekne ve otel yerine yazlık ev tercih ederim. Dinlenme tatili, eğlence tatili, keşif tatili… Hepsinin yeri ayrı, hepsini dengeli yapmaya çalışırım.
Narin Kazak




