Bir göz kapanır, bir göz açılır
Kornea nakli, görme yetisinin yeniden kazanılmasında önemli bir tedavi yöntemi olarak öne çıkıyor. Son yıllarda, Türkiye’deki uzman göz hekimlerinin başarılı operasyonları sayesinde birçok insan kornea nakli sayesinde görme yetisini geri kazanırken, uzmanlar ise kornea naklinin yaygınlaşması için toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Ege Üniversitesi Göz Bankası Yöneticisi Prof. Dr. Melis Palamar Onay, korneanın aslında bir organ değil doku olduğunu vurgulayarak, bu nedenle kalp, böbrek, kemik iliği gibi nakillere kıyasla başarı oranlarının daha yüksek olduğunu belirtti. Kornea nakli sonrası ise bağışıklık sistemini baskılayıcı sistematik ilaçların kullanılmasına gerek olmadığını söyleyen Prof. Dr. Palamar Onay, “Kornea nakli ameliyatından sonra bağışıklık sistemini baskılayıcı sistemik ilaçların kullanılması gerekmemektedir. Pek çok yan etkiye sahip olan bu sistemik ilaçların yerine sadece göz damlası tedavisi kullanılması yeterli olmaktadır” diye konuştu.
“Asıl sıkıntı kornea dokusu elde etme konusundadır”
Ülkemizdeki kornea naklini yapan uzman göz hekimi sayısının yeterli olduğunu ve Türk göz hekimlerinin de bu konuda oldukça başarılı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Palamar Onay, kornea naklinde yaşanılan asıl sıkıntının kornea dokusu elde etme konusunda olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Palamar Onay, “Ülkemizde kornea nakli yapan göz doktoru sayısı oldukça yeterlidir ve Türk göz hekimleri bu konuda çok başarılıdır. Kornea nakli ile ilgili yaşanılan asıl sıkıntı kornea dokusu elde etme konusundadır. Kişiler organ bağışı konusunda daha bilinçli olup öldükten sonra organlarını bağışladığı oranda nakil sayısı da artış göstermektedir” şeklinde konuştu.
Göz nakli değil, kornea nakli
Prof. Dr. Palamar Onay, kornea naklinin halk arasında göz nakli olarak bilindiğine dikkat çekerek, asıl olanın göz değil gözün önünde yer alan, saat camına benzeyen saydam kornea tabakası olduğunu açıkladı. Eğer ki kişinin gözünün geri kalan bölümlerinde başka bir sorun varsa sadece kornea nakli yapılmasının görme yetisinin geri kazanılmasında yeterli olamayabileceğini belirtti. Prof. Dr. Palamar Onay, “Kornea nakli, halk arasında göz nakli olarak biliniyor. Bu nedenle halk arasında gözün tamamının değiştirileceğine dair bir inanış var. Hâlbuki burada değiştirilen sadece kornea tabakası. Kornea naklinde nakledilen bölüm sadece gözün önünde yer alan saat camına benzeyen saydam kornea tabakası olduğu için eğer kişinin gözünün geri kalan bölümlerinde (retina, göz siniri vb.) bir problem var ise tek başına kornea nakli yapılması görmeyi sağlamakta yeterli olmayabiliyor” dedi.
Nakil süreci nasıl ilerler?
Prof. Dr. Melis Palamar Onay, kornea dokusunun saydamlığını kaybetmesi veya görme keskinliğinde azalma olması gibi durumlarda kişinin nakil operasyonu için sıraya alındığını belirterek uygun kornea bulunduğunda ise hastanın çağırılarak ameliyatın gerçekleştirildiğini söyledi. Prof. Dr. Palamar Onay, “Eğer kornea dokusu herhangi bir nedenle saydamlığını kaybedip opaklaşır ya da kırma gücünde anormalliğe neden olan bazı hastalıklar sonucu görme keskinliğinde azalma meydana gelirse bu durumda kişi kornea nakli için sıraya alınır. Uygun kornea bulunduğunda hasta çağırılıp kornea nakli ameliyatı uygulanır” dedi.
“Hasta sürekli kontrol altında tutulur”
Nakil sonrasında hastaların en az bir yıl süre ile antibiyotik, kortizon, suni gözyaşı içeren damla tedavisi kullanmaları gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Palamar Onay, “Nakil yapıldıktan sonra hastalar en az bir yıl süre ile antibiyotik, kortizon, suni gözyaşından oluşan damla tedavisi kullanmalıdır. Bu ilaçlar ameliyat sonrası ilk hafta hasta uyanıkken 2 saatte bir sıklıkta damlatılmaya başlanır. İzlemler sırasında damlaların kullanım miktarı değiştirilerek hasta sürekli kontrol altında tutulur. Kornea nakli sırasında atılan dikişler ameliyattan yaklaşık olarak bir yıl sonra yine ameliyathane ortamında steril koşullarda alınacaktır” diye konuştu.
“Kişi hayat boyu kendini darbelere karşı korumalıdır”
Hastaların en korktuğu durumların ameliyat esnasında kanama ve ameliyat sonrası enfeksiyon gelişmesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Palamar Onay, ameliyat sonrası izlenimlerinde ise konulan dikişlerin gevşemesi, gözün mikrop kapması gibi sorunların oluşabileceğine dikkat çekti. Prof. Dr. Palamar Onay, “Kornea nakli de her ameliyat gibi bazı riskler içerir. Bunlardan en korkulanı ameliyat sırasında kanama oluşması ve ameliyat sonrası enfeksiyon gelişmesidir. Ameliyat sonrası izlemde konulan dikişlerin gevşemesi, gözün mikrop kapması, göz içi basınç artışı, katarakt gelişmesi izlenebilen sorunlar arasındadır” dedi. Bazı durumlarda nakledilen parçada hastalığın tekrarlayabileceğini belirten Prof. Dr. Palamar Onay, kişinin hayat boyu kendilerini darbelere karşı korumaları gerektiğini vurgulayarak, “Bazı durumlarda nakledilen parçada hastalığın tekrarı söz konusu olabilir. Bunun dışında nakledilen korneanın reddi nadir de olsa görülebilen bir durumdur. Göze travma alındığında konulan kornea parçasının yerinden ayrılması söz konusu olabilir. Bu nedenle kişi hayat boyu kendini darbelere karşı korumalıdır” dedi.
“Aksi bir beyan yoksa öldükten sonra kişinin korneası alınabilir”
Prof. Dr. Melis Palamar Onay, kişinin ölümünden sonra aksi bir beyanı ya da vasiyeti yoksa gerektiğinde korneasının alınabileceğini söyledi. Ceset üzerinde herhangi bir değişikliğe yol açmayan dokuların kişinin izni alınmadan da alınabileceğinin mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Palamar Onay, “Kornea bir organ değil dokudur. Bu nedenle kişinin önceden aksine bir vasiyeti yoksa ya da aksini beyan etmediği takdirde öldüğünde onun korneası gerekli durumlarda alınabilir. Ceset üzerinde herhangi bir değişikliğe neden olmayan dokular kişi iznini almadan aksi bir beyan yoksa alınabilir” diye konuştu.
“Keratokonus diye bir tanı konuldu”
Kornea nakli ameliyatı olan 51 yaşındaki Muharrem Sinç, sol gözünde uzağı ve yakını net görememe sorunu yaşadığını fark ederek hastaneye başvurduğunu ifade etti. Gittiği hastanede kendisine ‘keratokonus’ teşhisi konulduğunu ve korneasının şeklinin bozulduğunu söyledi. Hastane heyetinin, kornea nakli olması yönünde karar verdiğini belirten Sinç, “Uzağı da yakını da çok net görememeye başladım. Sol gözümde bir sıkıntı olduğunu hissediyordum. Bu şikâyetle hastaneye gittim. Keratokonus diye bir tanı konuldu. Yani kornea şeklim bozulmuş ve öne doğru sivri bir koni şeklinde çıkıntı yapmış. Hastane beni heyete soktu, kornea nakli olmam için karar verdiler” diye açıkladı.
“Ana gözümden daha iyi görüyorum”
Ameliyatın yaklaşık 30-40 dakika sürdüğünü belirten Sinç, ameliyat ve iyileşme sürecinin de gayet iyi geçtiğini vurguladı. Kornea nakli sonrasında ise göze toz ve duman kaçmaması gerektiğini vurgulayan Sinç, nakil sonrasında gözünün eskisinden daha iyi gördüğünü belirtti. Sinç, “Ameliyat yaklaşık 30-40 dakika sürdü. Ameliyat süreci gayet iyi geçti. İyileşme sürecinde ise doktorlar kesinlikle gözüme toz ve duman kaçmaması gerektiğini söyledi. İnanılmaz derecede temiz davranmamı ve dikkat etmemi söylediler. İlk ameliyat olduğumda haftada iki gün kontrole çağırdılar. Bu kontrol süreçleri ise yaklaşık 5 veya 6 yıl civarı sürdü. Bir de ben hastanenin ilk kornea nakli olanlardandım, o yüzden benimle inanılmaz derecede ilgilendiler. Şu an gözümde hiç bir sıkıntım yok hatta benim ana gözümden daha iyi görüyor diyebilirim” dedi.
Narin Kazak