Sayı deyip geçmemek lazım

Gençliğimizde “Anket Defterlerimiz” vardı bizim…

Bugünün gençliğine bu cümle pek yabancı gelse de bizim nesilden kime söylerseniz söyleyin çok iyi bilir. Ancak hatırlamak açısından yine de birkaç cümle ile özetleyeyim.

“Anket Defteri” adından da anlaşılacağı üzere bilgi toplamak için oluşturulmuş bir defterdi. Sevdiğiniz arkadaşlarınızı daha iyi tanımak için kalınca bir defter veya ajanda alır, kap kâğıdı ile kaplar (mesela bu beğendiğiniz bir müzik grubunun fotoğrafı olabilir), belki üzerine renkli kalemlerle resim çizer, siyah beyaz çekilmiş fotoğraflar yapıştırır, defterin ilk sayfalarına da sorularınızı yazardınız. (Bu arada ne kadar çok soru olursa o kadar iyidir) Daha sonra samimiyet derecenize göre defteri arkadaşlarınıza verir, belli bir süre belirlerdiniz. (Örneğin; “Üç gün içinde bana defteri geri ver” gibi) Onlar da sizin sorularınıza cevap verirdi. Böylece hem onları daha iyi tanımış olurdunuz, hem de hakkında bilmek isteyip de sormaya çekindiğiniz bazı soruları bu kanalla sormuş olurdunuz.

Defterde sorulan sorulardan bazıları; Kitap okumayı sever misiniz? Hangi tür kitapları okursunuz? En son hangi kitabı okudunuz? Hangi sporu seversiniz? Hangi tür filmlerden hoşlanırsınız? En son hangi filmi izlediniz? En sevdiğiniz şarkıcı veya müzik topluluğu? Sevdiğiniz biri var mı? O kişinin adının baş harfi? Uğurlu sayınız nedir? gibi sorulardı.

İşte ben bu son soruya hep “3” cevabı verirdim. Nedenini bilmiyorum. Gerçekten bana uğurlu gelmiş miydi? Yoksa “3” demek kolayıma mı gidiyordu? Ancak o gün bugündür bana ne zaman bu soru sorulsa, hâlâ aynı cevabı veririm.

Geçenlerde bir araştırma yaparken “3”sayısının hayatımızdaki anlamları ile ilgili bir bölüm karşıma çıkınca konuyla ilgili biraz daha araştırma yaparak bu yazıyı yazmaya karar verdim. Bakalım bunların içinden bugüne kadar farkına varmadığımız neler çıkacak…  

“Üç” sayısının hayatımızdaki önemi çok büyük… Mesela;

Masallar gökten üç elmanın düşmesiyle başlar…

Dilek muskaları üçgen biçimindedir…

Bir işe “bir, iki, üç…” diyerek başlarız…

Anadolu’nun kadınları üç etek giyer, arkalıklarını üçgen şeklinde bağlarlar…

Bazı bayraklarda kullanılan üç yıldız bağımsızlık, demokrasi ve birliği temsil eder…

Bunun gibi o kadar çok örnek var ki…

Tarihe bakacak olursak;

Anadolu’da da üç sayısının ve üçgenlerin önemi çok eskiye dayanıyor. Çatalhöyük evlerinin duvarlarını üçgenler süslüyor.

Meryem Ana tasvirlerinin bazılarında biri başında diğerleri omuzlarında olmak üzere üç yıldız taşıdığı görülüyor. Bu yıldızlar onun “bakire, anne, kadın” olduğunu simgeliyor. 

İda Dağı’nda yapılan tarihin ilk güzellik yarışmasında Meryem’in yıldızlarının özelliklerini temsil eden “Bakire Athena, Anne Hera ve Kadın Afrodit” yarışıyor.

İda Dağı’nın Türkçe adı ise Kaz Dağı…

Göçebe bir aşiret olan Çepni aşiretleri gizli ritüelleri çevredeki diğer aşiretler tarafından keşfedilince başka yerlere göçerlermiş. İda Dağı’na geldiklerinde de kendileri için anlam ifade eden kazların ayaklarının üç çatallı olması nedeniyle dağın adını bu şekilde değiştirmişler. Bunun yanı sıra da elbiselerinin yakalarına ve omuzlarına bir üçgen içine çaprazlama kazayağı işledikleri söylenenler arasında…     

Bu örneklerin ışığında üç sayısına farklı disiplinler açısından bakacak olursak;

Matematiksel

3 sayısı 2’den sonra gelen ilk asal sayıdır.

3 nokta birleştirilerek ilk kapalı şekil olan üçgen oluşturulur.

Koordinat sistemi x, y, z olmak üzere 3 boyutludur.

Kültürel ve Sembolik

Birçok kültürde üç sayısı “başlangıç, orta, son” döngüsünü temsil eder.

Hristiyanlık’ta; Baba, Oğul, Kutsal Ruh…

Hinduizm’de; Brahma, Vișnu, Şiva…

Türk mitolojisinde; Yeraltı, Yeryüzü, Gökyüzü…

Mistik ve Ezoterik

Doğum, yaşam, ölüm veya yaratım, koruma, yıkım gibi doğal döngüler…

Astrolojik

3 sayısı, genellikle Jüpiter gezegeni ile ilişkilendirilir. Jüpiter, bolluk, şans, iyimserlik ve genişleme sembolüdür. Bu yüzden 3 sayısı şans, fırsat ve büyüme enerjisiyle bağdaştırılır.

Pek çok uygarlıkta da önemli bir sayı olduğu için birkaç örnek vermek isterim…  

Yıl, hemen hemen her uygarlıkta dörder aydan oluşan üç mevsime ya da üçer aydan oluşan dört mevsime ayrılıyor.

Evrenin “yaratma, yaşatma ve öldürme” gibi üç gücü Hindu Tanrıçası Kali Ma’nın kişiliğinde birleştirilmiş.

Antik Mısır’da Mısırlılar genellikle tanrıları aile üçlüsü olarak tasvir etmişler. Osiris, İsis, Horus (baba, anne, çocuk).

Piramitlerin üçgen formu, hem gökyüzü ve yeryüzü arasındaki köprü hem de üçlü kutsallığın mimari açıdan sembolü olup, yine diğerlerinde de olduğu gibi doğum, yaşam ve ölüm döngüsünü temsil etmişler.  

Antik Yunan’da Üç Moira, yine doğumu, yaşamı ve ölümü temsil ediyor.  Üçlü Dünya Düzeni ise Olympos (tanrılar), Yeryüzü (insanlar), Hades (ölüler) olarak sınıflandırılıyor.

Ayrıca Yunan matematikçileri üçgene “en basit mükemmel şekil” demişler.

Sümer ve Babil inançlarında Anu (gök), Enlil (hava), Enki (su) üçlüsü en güçlü tanrılar olarak kabul edilmiş. Bu üçlü düzen, evrenin dengesini sembolize etmiş.  

Şaman törenlerinde ise üç defa dönmek, üç defa davula vurmak gibi ritüeller ruhsal kapıları açma anlamına gelirmiş…

Tüm bu bilgilerin ışığında başa dönecek olursak; demek ki benim bu bilgileri hiç bilmeden uğurlu sayım “3”tür demem pek de anlamsız değilmiş. Gerçekten bence de “3” çok mucizevi bir sayı. Bana hep şans getirmiştir…

Semra Yeşil

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu