Sığacık kalesi 502 yaşında
Bugün 502 yaşında olan Sığacık Kalesi’nin Selçuklular tarafından yapıldığını biliyoruz. Daha sonra Romalılar, Bizanslılar ve en sonra Osmanlılar gibi çeşitli kavimlerde izlerini bırakmışlardır.
Sığacık Kalesi yapımında, İon Kenti Teos’un taşlarını kalede ve kale içinde kurulu bulunan evlerde ve de kalenin dış duvarlarında görmek mümkün.
Bunun dışında, Seferihisar dan Sığacık’a giderken yolun sağında az bir yol ile ulaşılan Kara Göl kıyısında da, bir kısmı yontulmuş, bir kısmı ham kalmış taşlara rastlamıştım. Sanki acele bir iş çıkmış, ya da bir baskına uğramışlar gibi taşları yarı yontulmuş ve yarı yontulmamış haliyle bırakılmışlar. Uzun yüz yıllardır bu şekilde yarı yontulmuş hali ile duran taşlar bile birer tarihi kıymet.
Daha sonraları evvela Aydınoğulları, sonrada Osmanlılar tarafından tamir gören ünlü Osmanlı Paşası Piri Reis tarafından önemli bulunan Sığacık Kalesi’nin Piri Reis’in Padişah Kanuni Sultan Süleyman’a önerisiyle Rodos seferi öncesi Donanma Komutanı Palak Mustafa Paşa tarafından 1521 – 1522 tarihleri arasında onarımı yapılmıştır.
Bu onarımda da yine Teos antik kentinin ve Karagöl etrafından alınmış taşlar kullanılmıştır ve onarımın üstüne beş yüz iki sene geçmiştir. 502 sene geçmiş ama, kale bir daha doğru düzgün restorasyon görmemiştir.
Sığacık Kalesi’ni çok iyi korumamız gerekmekte. Ancak ben iyi korunmayan tarihi eserlerimizden biridir diye düşünmekteyim. Sadece Seferihisar Belediyesi’nin gayreti yetmez, bütün esnaflar otel, motel ve pansiyon sahipleri de bu konuya önem vermelidir.
Bildiğiniz gibi bir Seferihisar’da bir de Portekiz’de böyle kale içinde yaşam var.
Yani dünyada çok ender olan bir tarihi eser, artık bir tek taşı eksilmemeli…
Bu duruma sadece Seferihisar’da değil ülkemizin her kentinde çok sık karşılaşıyoruz. Ama bu bizim her tarihte ve her zaman karşılaştığımız bir konu değil mi?.
Kentlerimizin, ilçelerimizin ve mahallelerimizin her tarafında bu ve buna benzer yontulmuş taşlara benim rastladığım gibi sizin de rastlamış olmanız olası. Oysa bu kıymetli binek ve sadaka taşları ile sütun başlıklarına ve üstü işlemeli taşlara müzelerimizde yer yoksa, parklarda da yeşil çimenlerin üstünde sergilemek mümkündür. Bu şekilde bir işlemi yaparsak, ziyan olan bu kıymetli taşlarımızın hepsini kurtarabiliriz diye düşünüyorum.
Seferihisar’da ‘dut altı’ diye bir yer vardır. Burası için “Seferihisar’ın politikasının yeri” de denir. Burada 4 kahve bulunmaktadır , çoğunun çay, kahve masası ise sütun başıdır. Hepsi, ama hepsi kıymetli ve antik çağlardan gelen bana göre çok değerli taşlardır.
Bu konularda defalarca uyarıcı yazılar yazdım. Seferihisar’da her yerden fazla tarihi antik taşlar mahalle aralarındadır, sokaklarda korumasız durmaktadır.İlgililer bu antik taşlara sahip çıkmalıdır.Onlar bizim geçmişimizdir.
Bu antik taşların bir sahibi yoktur. Neden topluyorsun, neden aldın diyen çıkmaz. O halde niçin Sığacık Kalesi’nin avlusunda, Agora’da olduğu gibi dizi, dizi durmasın.
İnanır mısınız bilmem, ben Seferihisar’da tek katlı bir evin bahçe duvarında mermerden yontulmuş top güllesi buldum. Hatta akmaz iki sokak çeşmesi gördüm ki antik taşlarla örülmüş.
Zamanın başkanına sormuştum, “Bu çeşmeler akmaz mı?” diye. “Akacak” dedi.Onlar hala akmıyor.
502 yaşındaki kalenin bir festivali olmalı.
Hadi ilgililer, bir gayret edin, nefis bir festival olur. Bilmem başka ülkelerde kalesi için festival yapılan bir kent var mı?
Teos’un yetiştirdiği bir çok ünlü ilim, bilim adamı ile şairlerimiz var.
Bence olmayacak bir iş değil. Biraz gayret ile bu yıl bitmeden ya da gelecek yıl bu festivali yapabiliriz.
Üstelik beş yüzüncü yaş günü de bu vesile ile kutlanmış olur. Ne dersiniz?…
Gürol Tulunay