Scorpions Efsanesi
Sanırım bu sene bazı değişimlerinde habercisi. Unutulmaz 1993 konserlerinden sonra gerek ekonomik sorunlar gerekse konjonktürel şartlar sonucunda arka arkaya bu kadar ünlü ismi bir arada ülkemizde görmemiştik. Sanki tekrar o eski dönemlere dönüyoruz ve bunu hissetmek çok güzel bir duygu. Chris Isaac, Imany, Ricky Martin, Gipsy Kings ,Judas Priest , Megadeth bu yaz izleyeceğimiz konserlerden sadece bazıları. Tabii ki çoğu en şaşalı dönemlerini bitirmiş olsalar bile bu onların yaşayan süperstarlar ,hala müziğin efsaneleri olduğu gerçeğini değiştirmiyor ve hala çok ama çok talep görüyor. Bu harika sezonda Türkiye’ye gelecek bu efsanelerin en başında ve en önemlisi ise benim için Scorpions idi.
Evet Türkiye’ye en son geldikleri zamandan tam 8 yıl sonra, Scorpions; 1984 yılında çıkarttıkları “Still loving you”, “Big city nights”, “Rock you like a hurricane” gibi en çok dinlenen şarkılarından oluşan, Amerika’daki en başarılı olan 9. albümleri “love at first sting” ‘in 40.yılı olması dolayısıyla, bu kapsamda çıktıkları turnenin İstanbul ayağı için tekrar ülkemizdeydi.
1965 yılında Hannover’da kurulan grup 110 milyondan fazla albüm satışı, kült olmuş şarkıları ile 60 yıl boyunca müziğin zirvesinde bulunuyordu. Bu kadar uzun birliktelikte grup üyeleri zaman içinde bazen değişikliği uğramış olsa da solist Klaus Meine , Rudolf Schenker ve Matthias Jabs İstanbul’da olacaktı tabii ki. Scorpions denince bateride benim aklıma hep James Kottak gelir.Konserlerde yaptığı “Kottak Attack” davul soloları ile hafızamıza kazınan eski motorsiklet yarışçısı isim maalesef bu sene 9 Ocak 2024 de aramızdan ayrıldı. Ve bu konserde 2015 yılından itibaren grubun bateristi olan eski Mötorhead davulcusu Yunan asıllı İsveçli Mikkey Dee’ i de görmüş olacaktık.
Tabii ki her grup dinleyicisinde bir etki bırakır ancak Scorpions’ı ikonik ve efsane kılan şey sadece belirli bir kitleyi değil başta Avrupa olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına almış olması. Özellikle bildiğiniz gibi Berlin duvarının yıkılmasını temsil eden, herkes tarafından bilinen şarkısı “Wind of Change” Avrupa’da politik ikliminde değişmesine etki etmiştir. Hatta öyle bir gruptan bahsediyoruz ki 1988’de Sovyetler Birliği’nde sahne alan ilk Batılı rock grubu oldu. Leningrad’da biletleri tükenen bir kalabalığa performans sergilediler ve rock müzik ve uluslararası ilişkiler tarihinde tarihi bir ana işaret ettiler. Sovyetler Birliği’nin Woodstock’ı olarak bilinen Music Peace Festivali’nde 250.000 kişi izledi ve burada arka arkaya 10 konser verdiler. Bunu yapabilen başka bir müzik grubu da olmadı.
İşte böyle bir grup söz konusu olunca 23 Mayıs’da 12.000 kişi kapasiteli Küçükçiftlik Park’daki konser biletleri sanırım 10 dakika gibi kısa bir sürede tükendi.İnsanlar bu kadar kısa sürede tükenen biletler ve satış anında sistemin kilitlenmesinden dolayı bileti satan Biletix, Bubilet gibi firmaları ve organizatör Epifoni firmasını suçlasalar da benim tecrübeme göre herşey gayet normaldi. 23 Mayıs’daki konser biletlerinin dakikalar içinde bitmesi ve hala bilet alıp bu büyük etkinliği izlemek isteyen binlerce kişilik yoğun talep karşısında grup ve organizatör iletişime geçmiş olmalılar ki 25 Mayıs’da turne kapsamında İstanbul’da 2.konser olacağı duyuruldu. Bende bu 2.konsere bilet bulabilen şanslı kesimdenim. Bu noktada eleştiriler bu seferde 2.konserdeki bilet fiyatlarının ilk konsere göre çok daha yüksek fiyatlara satılacak olmasıydı ve insanlar bunu fırsatçılık olarak düşündüler ama ben bu noktada da böyle düşünenlere katılamıyorum. Scorpions’u Cumartesi günü tekrar İstanbul’da ağırlayabilmenin bedeli de buydu maalesef. 2. konserinde biletlerinin çok kısa sürede tükenmiş olması da organizasyonun haklılığını ortaya koyuyordu.
Eğer konser için illa yapıcı birkaç eleştiri yapmak istersek; ses sistemi biraz kötüydü diyebilirim. Özelikle sesin kalitesinden ziyade ses düzeyi konseri arkadan izleyenler için çok azdı diyebilirim. Ben sahne önündeydim ama arkadaki arkadaşlarım bu konudan çok şikayet ettiler. Sebebi konumun şehrin çok içinde olmasından kaynaklıda olabilir tabii. Diğer bir husus yemek satışı olmamasıydı. Akşam saat 22.00’da başlayan bir konserin kapılarını 17.00’da açacaksanız ve insanları buraya yığılma olmadan çekmek istiyorsanız yemek vermek zorundasınız. Scorpions öncesi Radyo Eksen DJ’leri Gülşah Guray ve Nikki Wild çok iyi isimlerdi. Ayrıca bir ön grup olmamasını eleştirenleride gördüm, belki gene bütçe kaynaklı da olabilir ancak bence bu isimler radyodaki kalitelerini bir üst seviyeye taşıdı. İçecekler için aplikasyona para yükleyip alışveriş yapma imkanı uzun kuyrukları önleyen,yurtdışı etkinliklerde de sıkça kullanılan bir yöntem. Bunun için oradaki görevli emekçi çalışanlar aplikasyon QR kodu ile yardımcı oluyordu. Başarılı buldum açıkcası.
Konsere gelecek olursak 76 yaşındaki Klaus Meine hala çok enerjik. Cumartesi günkü konserin doğum gününe denk gelmesi de çok güzel bir tesadüf oldu. İzleyicilerle beraber doğum gününü kutlayan şarkıcının Türkçe teşekkür etmesi harika bir andı. Konserin ilginç anlarından birtanesi de Wind of Change şarkısında ekranda beliren barış işareti ve şarkı sözlerinin Ukrayna-Rusya savaşına ithafen bir kısmını değiştirerek söylenmesiydi diyebilirim. Baterist Mikkey Dee’nin yaklaşık 5 dakika süren inanılmaz solosu ve sonunda yeterli ve güzel mi anlamında eliyle kalabalığa işaret yaptıktan sonraki coşkuyu da kimse unutamaz sanırım.
Konser son 2 şarkı; Still loving you ve Rock you like a Hurricane ile hem duygu hem coşku anlamında doruğa ulaştı. Çoğu kimse bilmez Eski bir dövüş sanatları ustası, Shotan Karate siyah kuşak sahibi grup kurucularından Rudolf Schenker’in karate ustasına yakışır şekilde gitarını çevirip havaya kaldırarak sahneyi terk etmesiyle büyülü gece son buldu.
Umarım bu konser ve bundan sonraki konser serisi artarak devam eder. Eski günleri tekrar hissetmemizi sağlayan, kaliteli müzikle bizi buluşturan, bu konuda emeği geçen, organizasyondaki küçük büyük herkese iki gece üstü üste tıka basa mekanı doldurup bu konserin hakkını veren tüm seyircilere çok ama çok teşekkürler.
Mehmet Hasağasıoğlu