“Türkiye, yakın üretimin doğal üssü olabilir”

İzmir Ticaret Odası (İZTO) Temmuz ayı Meclis toplantısını Meclis Başkan Yardımcısı Nevzat Artıkyön’ün yönetiminde gerçekleştirdi. Toplantıya konuk olarak Foça Belediye Başkanı Saniye Bora Fıçı da katıldı. İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, orman yangınları, susuzluk, Manisa’da BYD fabrika ve ekonomik değerlendirmeleri ele aldı.

Özgener, 2024 yılı sonunda 2025’e dair olumlu bir ekonomik senaryo öngördüklerini ancak yurt içi ve yurt dışı gelişmelerin bu beklentileri değiştirdiğini söyledi.

Özgener, “2024 yılı sonunda 2025 ile ilgili bir ekonomik senaryo öngörüyorduk. Enflasyonun düşüşüyle birlikte faiz indirimlerinin hızlanacağını, ekonomik programın meyvelerinin toplanacağı bir yıl olacağını düşünüyorduk. Ancak, 2025 yılı içerisinde yaşanan yurt içi ve yurt dışı şoklar, bu öngörümüzden uzaklaşmamıza neden oldu. Bugün, enflasyonu düşürmenin maliyeti oldukça yüksek ve istenilen seviyelerde değil. Faiz indirimleri başlamış olsa da, kalan son beş ayı sene başındaki tahminlerimize göre daha yüksek faizle geçirmek durumunda kalacağız. Her ne kadar beklentilerimizde bir farklılaşma ortaya çıkmış olsa da halen doğru yolda ilerlediğimize inanıyoruz.

Geldiğimiz bu noktada; 24 Temmuz Para Politikası Kurulu faiz kararı önem taşıyordu. Merkez Bankası politika faizini 300 baz puan indirerek, yüzde 43 seviyesine çekti. Kurul, ayrıca, gecelik vadede borç verme faiz oranını %49’dan %46’ya, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise %44,5’ten %41,5’e indirdi. Özetle, Merkez Bankası temkinli bir gevşeme stratejisi sinyali verdi” dedi.

Orman yangınlarına da değinen Özgener ” “Urla, Aliağa, Foça, Çeşme, Torbalı, Ödemiş dört bir yandan yangınlar meydana geldi. Genel hayata etkili afet bölgesi ilan edildi. Ormanlarımızın bir yanını kaybettik. Bu alanların toparlanması uzun yıllar alacak. Bunun adı felaket değil, cinayet. OGM verilerine göre yüzde 90’ı maalesef insan kaynaklı nedenlerden çıkıyor. Anız yakma ve çöplerin yakılması başlıca sebeplerindendir. 6831 sayılı Orman Kanunu’na göre ormanları kasten yakan kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis cezası ve on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılıyor. Eğer bu suç, devletin güvenliğine karşı işlenen bir suç kapsamında ve bir örgüt faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirilmişse, müebbet hapis cezası ve yirmi bin güne kadar adli para cezası söz konusu oluyor. Bu cezalar yeterli mi? Yeterli değil. Yaz aylarında çıkan yangınlar bugünkü cezalar caydırıcı olmaktan çok uzak. İnsanlar ateşi söndürmeden pikniği terk ediyor. İbretlik bir şekilde cezalandırılmalıdır. Taksirle yangına sebep olan kişiler, sigara atanlar vs. sadece para cezası ile yetinilmemelidir. Orman demek nefes, yaşam demektir. Ormanları korumak insanlığı da korumaktır” dedi.

Özgener, İzmir Valisi Süleyman Elban’ın uyarısına atıfta bulunarak, yangınların bir kısmının elektrik hatlarından çıkma ihtimaline dikkat çekerek, “Yangınların elektrik hatlarından çıkma ihtimaline karşı kentimizin elektrik altyapısı mutlaka gözden geçirilmelidir. Bu denetimlerin ilgili şirketler tarafından titizlikle yapılması gerekmektedir. Eğer bu sorumluluklar yerine getirilmezse, gerekli cezaların uygulanması hayati önem taşımaktadır” ifadelerine yer verdi.

Manisa’daki BYD yatırımıyla birlikte Türkiye’nin küresel rekabet içindeki pozisyonuna işaret eden Özgener, yapay zeka üzerinden gönderme yaptı. Özgener “Türkiye, hızlı şekilde ikili ve çok taraflı serbest ticaret anlaşmaları konusunda müzakereleri tamamlayacak adımları atmalı ve bu yeni döneme hazırlıklı girmelidir. Çin, artık ucuz iş gücünün ötesine geçti; otomasyonla, yapay zekayla, ileri teknolojiyle üretim yapıyor. Avrupa pazarına sundukları elektrikli araçlar sadece maliyet avantajı değil, aynı zamanda yüksek verimliliğin ve ölçek ekonomisinin de bir yansımasıdır.”şeklinde konuştu.

Özgener, Türkiye’nin jeostratejik avantajına dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: “Türkiye kendini ‘yakın üretim’ (near-shoring – üretimin veya tedarikin tüketim pazarlarına yakın yerlere konumlandırılması) için doğal bir üs olarak konumlandırıyor. Bu eğilimin en somut ve dikkat çekici örneklerinden biri, Çin menşeli elektrikli araç üreticisi BYD’nin ülkemize yaptığı stratejik yatırımdır. Bu yalnızca bir fabrika yatırımı değil; Türkiye’nin küresel değişimlere yön veren bir ülke olabileceğini gösteren güçlü bir işarettir.”

Yapay zeka rekabetinde asıl meselenin teknolojiyi ürüne dönüştürmek değil, tüm ekonomik yapıya entegre edebilmek olduğunu vurgulayan Özgener, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yapay zeka örneği üzerinden gitmemiz gerekirse, en gelişmiş sohbet robotunu kimin yaptığı değil; en akıllı fabrikayı kimin kurduğu ve bu modeli sürdürülebilir şekilde ölçekleyip yaygınlaştırabilenin kim olduğu sorusu öne çıkıyor. Bugün tartışmamız gereken en önemli konu, yapay zekâyı sadece geliştirmek değil, onu reel ekonomiye entegre bir biçimde geliştirmek olmalıdır. Bu da üretimden lojistiğe, tasarımdan altyapıya kadar birçok alanda yapay zekâyı merkeze yerleştirmek; onu yalnızca bir ürün olarak değil, tüm ekonomik yapıları dönüştüren bir altyapı katmanı olarak değerlendirmek demektir. Bunu başarabilen ülkeler sadece üretkenliklerini değil, uzun vadede krizlere karşı dayanıklılıklarını da artıracaktır.”

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu