KKTC seçimleri: Gölgeler değil, halkın sesi…
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bugün yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri, sadece bir siyasi yarış değil, aynı zamanda halk iradesi ile dış müdahale arasında yaşanan bir gerilime neden oluyor. Seçim atmosferi, demokratik bir tercihten çok, egemenlik mücadelesine dönüşmüş durumda…
AK Parti’nin mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a yönelik açık desteği, adada ciddi bir tartışma yarattı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın KKTC’de yürüttüğü kampanya çalışmaları, “kardeşlik” söyleminin ötesine geçerek, “vesayet” algısını güçlendirdi. Kapı kapı dolaşan Türk yetkililer, Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin hakkına gölge düşürüyor.
Bugün halkın önüne konacak sandık, sadece bir seçim kutusu değil; bir hafıza sandığı. İçinde 1974’ün izleri, 1983’ün ilanı, 2004’ün hayal kırıklığı ve bugünün müdahale tartışmaları var.
Seçim atmosferi, demokratik bir yarıştan çok, “egemenlik ve irade mücadelesi”ne dönüşmüş durumda.
Tatar, “Anavatanla uyum” söylemini sürdürürken, karşısında Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin adayı Tufan Erhürman, “sivil irade ve demokratik hukuk devleti” vurgusuyla sesleniyor. Erhürman, müzakere sürecine dönük vaatleriyle genç seçmenlerin ilgisini çekiyor. Kıbrıs Sosyalist Partisi’nin adayı Osman Zorba ise daha radikal bir çizgide: “Türkiye’nin askeri ve siyasi etkisi son bulmalı” diyor.
Bağımsız adaylar arasında Mehmet Hasgüler, İbrahim Yazıcı, Ahmet Boran, Hüseyin Gürlek ve Arif Salih Kırdağ, farklı temalarla kampanyalarını sürdürüyor ama hepsinin ortak noktası, halkın iradesine sahip çıkma çağrısı…
CTP lideri Tufan Erhürman seçimin en güçlü adayı. Erhürman sadece bir siyasetçi değil; bir hukukçu, bir düşünür ve bir halk anlatıcısı… Onun hikâyesi, Kıbrıs’ın demokratik özlemleriyle örülmüş gibi…
1970 yılında Lefkoşa’da doğan Erhürman, Türk Maarif Koleji’nden Ankara Hukuk Fakültesi’ne uzanan bir eğitim yolculuğuyla kamu hukukunda derinleşti. Akademik kariyeri, adaletin teorisini yazarken; siyasi yaşamı, halkın iradesini savunma pratiğine dönüştü. CTP adayı olarak, “sivil irade” ve “hukukun üstünlüğü” ilkeleriyle halkın karşısına çıkıyor.
Erhürman’ın söylemi, bir kampanya metninden çok halk sloganı gibi. “Kıbrıs Türkü kendi geleceğini kendi belirler.” Bu cümle, sadece bir vaat değil; bir direniş ezgisi. Türkiye’nin seçim sürecine müdahalesine karşı mesafeli duruşu, genç seçmenler arasında yankı buluyor. Onun sesi, dışarıdan gelen telkinlere değil, içeriden yükselen özlemlere kulak veriyor.
Anketlerde önde olduğu söyleniyor. Erhürman, Kıbrıs’ın demokratik rüyasını yeniden kurmak isteyenlerin ortak sesi gibi. Belki de bu seçim, onunla birlikte bir halkın kendi hikâyesini yeniden yazma cesareti olacak.
Bu seçim, sadece bir siyasi tercih değil; bir tarihsel hatırlatma. 1974’te Türkiye’nin askeri müdahalesiyle başlayan süreç, 1983’te KKTC’nin ilanıyla yeni bir döneme girdi. Ancak uluslararası tanınma eksikliği, adayı diplomatik bir yalnızlığa sürükledi. 2004’teki Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türkleri “evet” dedi, Rumlar “hayır”. Avrupa Birliği kapısı açılmadı, umutlar yarım kaldı.
Bugün, 2025’te, halk yeniden bir eşikte. Müdahale iddiaları, halkın hafızasında yeni bir çatlak yaratıyor. Ama bu çatlak, belki de yeni bir bilinç doğuruyor: “Bağımsızlık, sadece bayrakla değil, iradeyle yaşanır…”Bu seçim, bir sandık değil; bir sahne… Ve sahnede halk, kendi hikâyesini yazmak istiyor. Belki de bu kez, gölgeler değil, halkın sesi kazanacak.
Ve belki de bu kez, sandık sadece oyları değil, bir halkın hafızasını toplayacak. Her pusula, geçmişin suskunluğuna bir cevap, geleceğin belirsizliğine bir umut olacak. Kıbrıs Türkü, kendi sesini duymak istiyor artık; dışarıdan gelen yankılara değil, içeriden yükselen ezgilere kulak veriyor. Bu seçim, bir halkın kendine dönme cesareti olabilir.
Çünkü irade, sadece bir tercih değil; bir varoluş biçimidir. Kıbrıs halkı, gölgelerle değil, kendi ışığıyla yürümek istiyor. Bu pazar, sandıklar açıldığında belki de sadece sonuçlar değil, bir şiir de okunacak: “Biz buradayız, kendi sesimizle, kendi yolumuzla.”
Ve o şiir, adanın taşlarına değil, tarihine kazınacak.
Zeynel Lüle