Hoca bir kere komünist, yani çalışkan !
Doğu Avrupa ülkeleri, bir dönem futbolda öne çıkan ülkelerdi. Ancak Doğu Avrupa’daki sosyalist yönetimlerin dağılmasıyla birlikte bu iki ülkenin yanı sıra Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Yugoslavya gibi ülkelerin spordaki eski güçleri yavaş yavaş sönümlendi. Son demlerini 1990’larda yaşayan Doğu Avrupa futbolundan Türkiye de nasibini aldı.
Bugün Göztepe’nin başında bulunan Stanimir Stoilov bu isimlerden biri. Fakat Fenerbahçe’ye transfer olan Bulgar futbolcu, birkaç maça çıktıktan sonra talihsiz bir sakatlık geçirdi ve çok geçmeden memleketine geri döndü. Mütevazı karakteriyle pek bağdaşmasa da Stoilov’un ikinci gelişi çok daha görkemli oldu. Bu sene teknik direktör olarak Göztepe’nin başına geçen Stoilov, takımı dikkat çekici bir yükselişe geçirerek şampiyon yaptı ve Süper Lig’e çıkarttı
Buraya kadar baktığımızda sıradan bir futbol haberi okuyor gibiyiz. Ancak Stoilov’un kentte yarattığı yankıda ilgi çekici bazı noktalar var. Öyle ki Bulgar Teknik Direktörün siyasi görüşüne dair hiçbir fikri olmayan Göztepeliler, şaşırtıcı bir hızla Stoilov’a ‘yoldaş’ lakabını yakıştırdı. Hocanın tribünlerce ‘komünist’ olarak görülmesindeki tek neden, memleketinin eskiden sosyalist bir yönetime sahip olması da değil. Ne de olsa Göztepe’ye Balkanlardan daha önce de çok teknik direktör ve oyuncu geldi geçti, aralarından birçoğu tribünlerin sevgisini de kazandı. Ancak hiçbirine Stoilov’unki gibi lakaplar takılmadı. Her ne kadar Stoilov’un siyasi kimliği taraftar için henüz bir sır olsa da tribünlerin ‘komünist hoca’ yakıştırması tesadüfi değil.
Hikayeyi tam kavrayabilmek için yeniden yeşil sahanın içine dönmek gerekiyor. İki sene önce PTT 1. Lige düşen İzmir temsilcisi, bu sene lige kötü bir başlangıç yaptı. Sezon başında takımın başında bulunan Teknik Direktör Radomir Kokoviç’in oynattığı futbol, taraftarın tepkisini topladı. İşin ilginci Kokoviç yönetiminde Göztepe’nin kazandığı maçlarda dahi tepkinin skordan bağımsız olarak devam etmesiydi. Zira Kokoviç’in futbolu taraflarca ataktan yoksun, ‘sıkıcı bir oyun’ olarak değerlendirildi. Süper Lig’deki son yılı olmasına karşın takımı saldırgan ve baskılı bir anlayışla sahada tutan Nestor El Maestro’nun futbolunu takdir etmiş Göztepeliler için Kokoviç’in futbolu haliyle uzun soluklu bir huzursuzluk yarattı.
Kasım ayında Kokoviç’in istifasıyla birlikte boşalan koltuk Stoilov ile doldu. Daha önce Bulgaristan Milli Takımı’nı da çalıştırmış olan Stoilov ile birlikte Göztepe, skor ne olursa olsun daha saldırgan bir futbolu sahaya koydu, 21 lig maçında 15 galibiyet, 4 beraberlik ve 2 mağlubiyet alarak bir üst lige çıkma başarısı gösterdi. Bu sırada Stoilov maç sonu açıklamalarıyla dikkat çekti: Takımın 5 gol attığı maçlarda ‘oynadıkları oyunun bir kısmından memnun olmadığını’ söylemesi ya da “oyuncuların beni sevmesi gerekmiyor ama disiplinli olmaları gerekiyor” ifadelerini kullanması tribünün ilgisini hocanın üzerinde topladı.
Böyle böyle Stoilov hakkında taraftardan “Hoca bizi zorla komünist yapacak” yorumları yapılmaya başlandı. Hocanın disiplini, takımın yaptığı hatalara dürüstçe yaklaşması ve gösterişten uzak tavırlarından etkilenen tribün Bulgar hocaya ‘yoldaş’ lakabını taktı. Eh, bir de meselenin biraz ‘imaj’ boyutu var tabii. Kılık kıyafetine olması gerektiği üzere aşırı bir önem vermeyen, mütevazı bir tavra sahip Stoilov gerçekten de modern futbolun diğer örnekleri arasında içten bir görüntüyle insanın içini ısıtıyor
Örneğin İzmir’de bir akşam, Göztepe’nin şampiyonluk maçına doğru bir taksici takımın başarısını Bulgar Teknik Direktör Stanimir Stoilov’a bağlıyor ve şöyle diyor: “Bilader bu adam başka bir adam. Her şeyi kenara bırak, bir kere hoca komünist, yani disiplinli, çalışkan. Takımı öyle şampiyon etti.” Taksici her ne kadar Göztepe tribünlerinin ortak yorumunu dile getirse de ‘komünist Stoilov’ tanımlamasının hareket noktasını hoş bir şekilde işaret ediyor.
Yine de “Neden ‘komünist’ lakabı da başka bir şey değil?” diye sorabiliriz kendi kendimize. Çünkü sahiden, Stoilov bize siyasi görüşüne dair en ufak bir ipucu vermemişken nasıl oluyor da sadece imgesel bir okuma ile yüz binlerce taraftarı olan bir tribün ‘komünist yoldaş’ adında karar kılıyor?
Şöyle düşünebiliriz belki, nüfusunun önemli bir kısmı Balkan göçmeni olan İzmir gibi bir kentte esen bu Balkan havasının tribünlere ulaşmamasına imkan yok: Bulgaristan’da seçim olduğu zaman Bulgar partilerinin sokaklarına seçim afişleri astığı bir kent burası. Diyebilirsiniz ki “Kaşından gözünden anlamıştır İzmirli göçmenler Stoilov’un komünist olduğunu”. Belki de hakikaten öyledir. Fakat daha ilginci komünizm sembolizmi: ‘Disiplin’, ‘gösterişten uzak durmak’, ‘işine odaklanmak’ tüm bunlar İzmirliler için ‘komünist’ olmak için yeterli görülüyor.
Hoca belki öyledir belki değildir, ancak söz konusu sembolizmden yola çıkarak, komünizme çok da uzak olmasa gerek…
Kavel Alpaslan