Gökyüzünün sırlarını çözmek

 

Atamızın “İstikbal Göklerdedir” sözünün izinde Hezarfen ruhu ile cesur ve zeki insanlardan oluşan özgürlüğün ve adrenalinin zirve noktası olan bir hava sporudur Yamaç Paraşütü.

Adrenalini ve doğanın sunduğu eşsiz manzaraları birleştiren yamaç paraşütü, günümüzün en popüler macera sporlarından biri. Bu ay, gökyüzünde süzülerek hayat bulan bir tutkuyu mesleğe dönüştüren Yamaç Paraşütü Sporcusu ve Eğitmeni Serdar Tur’la bir araya geldik. Hem bu heyecan verici sporun inceliklerini hem de Serdar Bey’in kesintisiz motorsuz bir şekilde tamamen doğayı kullanarak 375 km tam 9 saat havada kalma hikayesi dinleyeceğiz.

Kanatlı İnsan olmak kolay mı zor mu bizlerin içinde de Hezarfen ruhu var mı, biz de kanatlanabilir miyiz hadi kanatlandık peki konabilir miyiz sorularımızın cevabını bir solukta okuyacağınıza eminim.

Serdar hocam hoş geldiniz. Şu an sizinle konuşurken heyecanlanıyorum, acaba bir gün benim de ayaklarım yerden kesilse ne hissederim inanın bilmiyorum, eminin okuyucular da yanıtlarınızı okumak için çok heyecanlılar,

Çok teşekkür ederim. Yamaç paraşütü, gerçekten büyüleyici bir deneyim. Uçmaya başlamak, dünyadan kopmak gibi bir şey hem fiziksel hem de zihinsel olarak başka bir boyutta oluyorsunuz.

Serdar Tur, neden uçmak istedi, neden karada değil de havada olmak istedi?

Aslında, benim için uçmak çocukluk hayalim değildi; bu tutkuyu zamanla keşfettim ve her şeyin ötesinde bir dünya buldum. Bir gün ‘Neden uçamayayım ki?’ diye düşündüm ve kendimi üniversitenin yamaç paraşütü spor kulübünde buldum. Başlangıçta büyük bir hayalim yoktu, ama bu sporun cazibesi, o özgürlük duygusu beni içten içe çekmeye başladı. Bir anlık cesaretle bu adımı attım ve bir anda uçmanın, gökyüzünde olmanın ne kadar farklı bir deneyim olduğunu fark ettim. Zamanla, sadece bedenim değil, ruhum da özgürleşti.

Yerde olmak bana hep sınırlı bir alanda hareket etmek gibi gelirdi, ama gökyüzünde, rüzgârı ve doğayı hissederek tüm evreni görmek bambaşka bir duyguydu. O an, bu özgürlük arayışının bir parçası oldum ve yamaç paraşütüyle tanıştım. Hem fiziksel hem de zihinsel özgürlüğün peşinden gitmek, beni hep havada tutuyor.

Kanatlanmaya karar verdiğinizde aileniz ve çevreniz size nasıl tepki verdi?

Başlangıçta, ailem ve çevrem oldukça şaşkındı. Birçok kişi, ‘Bu kadar tehlikeli, neden bunu yapıyorsun?’ diye soruyordu. Ancak, bu sporu doğru şekilde anlattıkça, aslında risklerin büyük ölçüde azaltılabileceğini ve yamaç paraşütünün belirli kurallar çerçevesinde güvenli bir şekilde yapılabileceğini fark ettiler. Bu kurallar içinde kaldığım sürece güvende olacağımı anlamaya başladılar. Tabii ben de anladım. Her doğa sporu gibi, bu sporun da belirli riskleri var, ancak bu sporu bir oyun gibi düşünün ve bu oyunun kendi kuralları var. Kurallara uyduğunuz sürece bu sporda güvendesiniz. Ben de güvenliği her zaman ön planda tutarak, kendimi bu alanda geliştirmeye odaklandım. Eğitim sürecimi ve güvenlik önlemlerini gördükçe ailem daha rahatladı ve sonunda yaptığım şeye tamamen destek oldular.

İlk uçuşunuzu gözünüzün önüne getirseniz o an ne hissettiniz?

 İlk uçuş gerçekten unutulmaz bir deneyimdi. Uçma duygusu, yüzünüze çarpan rüzgâr ve özgürlük hissi, bambaşka bir şey. O an korku değil, tam tersine büyük bir heyecan ve arzu vardı. Havadayken, o zamana kadar yaşadığım hiçbir deneyime benzemeyen bir hissiyatla karşılaştım. Uçmanın, özgürlüğün ve doğayla bütünleşmenin ne kadar özel bir şey olduğunu o anda tam olarak fark ettim. Uçarken tüm dünyadan, zamanın akışından ve yerin kısıtlamalarından kopmuş gibi hissediyorsunuz.

Uçtunuz, uçtunuz ve uçtunuz. Şimdi uçarken bir taraftan da uçuruyorsunuz.  Bildiğimiz kadarı ile efsane bir eğitmensiniz ve bir oluşumunuz var, bize bu oluşumunuz ile ilgili neler söylemek istersiniz.

Yıllardır uçmanın ve havada olmanın keyfini yaşarken, aynı zamanda bu deneyimi başkalarına aktarmayı büyük bir tutku olarak görüyorum. Havacılığı prensip haline getirmeyi ve doğru bir şekilde bu sporu tanıtmayı seviyorum. “Uçuş Kulübü” adı altında bir uçuş okulum var hem yeni başlayanlara hem de deneyimli pilotlara güvenli uçuş tekniklerini öğretmek, havacılığın özgürlüğünü ve doğayla uyum içinde olmanın güzelliklerini tanıtmak için eğitimler veriyoruz. Amacım sadece uçurmak değil; öğrencilere uçuşun bir yaşam biçimi, bir tutku ve büyük bir sorumluluk olduğunu anlatmak. Eğitimlerde, öğrencilerimizi sadece havada değil, yeryüzünde de sağlam bir şekilde hazırlıyoruz. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak özgürleşmek isteyenlere, güvenli uçuş tekniklerini öğretirken doğayla bütünleşmenin benzersiz deneyimini sunuyoruz. Bu tutkunun yayılması ve doğru eğitimle uçuşun daha geniş kitlelere ulaşması benim için çok önemli.

Ülkemiz bu sporun yapılabilmesi için ne kadar elverişli, yapabilmek için yüksek dağlar ya da uçurumlar mı gerekli ? Ülkemizde genelde tatil yerlerinde karşımıza çıkıyor uçan insanlar.. 81 ilimizden oluşan coğrafyamızı düşündüğümüz zaman bu spora ülkemiz ne kadar sıcak ve uçabilmek için eğitim kursları ve eğitmen sayılarımız sizce yeterli seviyede mi?

Ülkemiz, yamaç paraşütü için gerçekten çok elverişli bir coğrafyaya sahip. Hemen hemen her ilde, bu sporla ilgilenen kişiler ve farklı manzaralarda uçabileceğiniz yerler mevcut. Özellikle deniz kenarlarında uçan insanlarla sıkça karşılaşsak da, aslında ülkemizin karasal bölgelerinde de kuşların uçarken kullandığı termik akımları sayesinde harika uçuş rotaları bulunuyor. Yamaç paraşütü yapabilmek için yüksek dağlar ya da uçurumlar gerekmiyor çok yüksek olmayan bir tepe bile olsa termik rüzgarların olduğu her alanda uçmak mümkündür. Bu açıdan Türkiye, yamaç paraşütü için oldukça zengin ve çeşitli alanlar sunuyor.

Eğitim kursları ve eğitmen sayısı açısından, Türkiye’de bu alanda önemli bir gelişim kaydedilmiş olsa da hala yapılması gereken çok şey olduğunu düşünüyorum. Her geçen gün daha fazla pilot yetişiyor, ancak eğitmen sayısının ve kaliteli eğitim programlarının artırılması gerektiği bir gerçek. Yamaç paraşütü gibi hava sporlarının güvenli bir şekilde yapılabilmesi için, iyi bir eğitim almak, doğru ekipman kullanmak ve hava koşullarını doğru değerlendirmek büyük önem taşıyor. Bu nedenle, eğitmenlerin sayısının ve kalitesinin  artması, sporun daha yaygınlaşması ve güvenli bir şekilde yapılabilmesi için çok önemli.

Eğitim almaya karar verdiğimizde nereden başlamamız gerekir, malzemeleri nasıl sağlıyoruz? Herkes kendi malzemesini almalı mı ya da kiralama şansımız var mı?

Eğitim almaya karar verdiğinizde, ilk adım doğru bir okul ve eğitmen seçmektir. Yamaç paraşütü, kendi başına öğrenilebilecek bir spor değildir, bu yüzden mutlaka başlangıç eğitimi almanız gerekir. Bu eğitim, teorik derslerle ve yer eğitimiyle başlar, ardından havada uçuş pratiğiyle devam eder. Başlangıç eğitiminde, türbülans ve rüzgârın az olduğu, stabil koşullar altında temel kalkış, uçuş ve iniş becerileri geliştirilir. Öğrenciler burada ilk kez kendi kontrollerinde uçuş hissini yaşarlar. Bir eğitmen olarak öğrencilerin ilk uçuşlarından sonraki tepkileri, yüzlerindeki ifadeler gerçekten görülmeye değer olarak düşünüyorum.

Ekipman konusunda, başlangıç eğitimi sırasında genellikle kendi malzemenizi almanıza gerek yoktur, birçok okul, uçuş için gerekli temel ekipmanları (paraşüt, kask, yedek paraşüt gibi) kiralama imkânı sunar. Ancak, orta ve ileri seviyede uçuş yapmayı planlıyorsanız, kişisel ekipmanınızı almak hem güvenlik hem de performans açısından daha uygun olacaktır. Yani siz bu spora ilk başta herhangi bir ekipman almadan başlıyorsunuz daha sonra ilerlemek istiyorsanız kendinize ekipman alıyorsunuz. Yamaç paraşütü ekipmanları, genellikle sertifikalı ve testli malzemelerdir. Bu, sporu son derece güvenli hale getiren bir faktördür. Kendi ekipmanınızı edinmek, uzun vadede hem daha güvenli hem de daha verimli uçuşlar yapmanızı sağlar.

Başladık ve bir eğitmenle uçuyoruz ama tek başımıza özgürlüğe kanat açmak istediğimizde gereklilikler neler?

Yamaç paraşütü, aslında uçmanın en kolay yollarından biridir. Ben hep derim, “Koşabiliyorsanız, uçabilirsiniz de!” Tabi uçuşa başlamak için gereken en önemli şey, sağlık açısından herhangi bir engel bulunmamasıdır. Yani ciddi bir kalp rahatsızlığı, solunum sorunu veya panik atak gibi psikolojik bir engel olmamalıdır.

Bildiğim kadarı ile uçabilmek için havayı iyi koklamak gerekiyor, her hava şartında uçuş yapılabiliyor mu? Bazı zamanlar yamaçlara çıkıp uçmaya hazırlanıp bir kahve içip manzarayı izleyip havalanmadan geri geliyorsunuz, buna nasıl karar veriyorsunuz, bunu ölçen cihazlardan mı yardım alıyorsunuz yoksa tamamen tecrübe mi?

Hava, gözle görülmesi kolay bir şey değildir, bu yüzden tecrübe çok önemli bir rol oynar. Çoğu zaman, basit ve sakin havalarda herkes uçabilir ancak asıl mesele, uçulmaması gereken havaları tanıyabilmektir. Yani, havayı “koklayarak” ve bir sonraki aşamada havanın bize ne sunacağını öngörebilerek doğru kararlar almak gerekir. Biz, havada uçarken doğrudan hava ile iç içeyiz, bu yüzden hava koşullarına karşı duyarlı olmak hayati önem taşır.

Rüzgâr hızı ve yönü gibi faktörleri ölçen bazı cihazlar mevcut olsa da, bulut gelişimi, ani yağışlar veya havadaki türbülansın büyüklüğünü ölçen bir cihaz henüz bulunmamaktadır. Bu tür kararlar, tamamen tecrübe ve gözlem ile yapılır. Yani, bir noktada uçmaya karar vermek, daha çok sezgi ve yılların getirdiği bilgiyle yapılır. Hava koşullarına karşı tecrübe kazandıkça, uçuşun güvenliği ve kalitesi daha iyi anlaşılır.

Ve gelelim rekoru konuşmaya.. Ben ilk duyduğumda inanamadım o kadar saat o kadar uzun mesafe nasıl olabilir diye.. Kesin yardımcı malzemeler vardır yoksa bir rüzgâr insanı nasıl o kadar mesafeye taşıyabilir ki. Bu mesafede dağlar tepeler ovalar farklı yeryüzü yükseltileri ve şekilleri var. Bu nasıl olabilir inanın kafamda canlandıramadım.

Aslında, bu uçuşu kuşların göç etmesi gibi düşünebilirsiniz. Kuşlar göç ederken, termik dediğimiz hava akımları kullanarak uzun mesafeleri kat ederler. Biz de aynı şekilde, onları taklit ederek, tamamen doğayı kullanarak bu yükselen hava akımlarını kullanarak uçuyoruz. Yani, doğada ısınan hava yükseliyor ve biz bu yükselen havayı kullanarak bulutlara kadar çıkıyoruz. Sonrasında bulutların altından süzülerek ilerliyoruz ve alçaldığımızda yeni bir termik bulup tekrar yükseliyoruz. Bu şekilde bulamayıncaya kadar kilometrelerce mesafeyi kat etmiş oluyoruz ve bunu tamamen doğayı kullanarak herhangi bir motor olmadan yapıyoruz. Aslında işin en güzel kısmı bu bence. Doğayı anlamak ve onun dilinden konuşmak.  Bu tür uçuşlara cross-country deniyor ve tamamen cesarete, hislere ve doğa koşullarına dayalı bir uçuş türü. Yanımızda ise bir uçuş bilgisayarı bulunuyor. Bu cihaz, hızımızı, rüzgârın yönünü, irtifamızı ve uçuş rotamızı gösteriyor. Bu teknolojik araçlar, uçuşu daha güvenli ve kontrollü hale getirmemize yardımcı oluyor.

Bu mesafeye ulaşmak için nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz? Uzun planlamalar gerektirdiğini düşünüyorum. Zihinsel ve fiziksel olarak nasıl hazırlandınız?

Kesinlikle, böyle bir uçuş için uzun bir hazırlık süreci ve deneyim gereklidir. İlk adım, uçuş yapılacak bölgeyi ve rotayı dikkatlice analiz etmektir. Hedef mesafeyi belirlemek, rüzgâr koşullarını ve hava durumunu doğru bir şekilde tahmin etmek çok önemlidir. Bu tür uzun uçuşlar için, hava koşullarını doğru bir şekilde okumak, başarılı olmanın kritik faktörlerinden biridir. Fiziksel hazırlık ve dayanıklılık da önemli olsa da zihinsel hazırlık bu uçuşları güvenli ve başarılı bir şekilde tamamlamak için temel faktördür. Uçuş sırasında soğukkanlı olmak, dikkatli olmak ve doğru kararlar verebilmek gerekir. Ayrıca, her an karşınıza çıkabilecek zorluklara karşı hazırlıklı olmak, panik yapmamak gerekir.

Ve tabii ki, bu hedeflere ulaşmanın en önemli unsurlarından biri de hayal etmektir. Her şey önce kafanızda başlar. Başarılı bir uçuş veya rekor kırmak, zihninizde canlandırarak mümkün olur. Kendinizi havada, özgürlükle dolu o anları yaşarken görmeden, o mesafeyi uçtuğunuzu hayal etmeden hiçbir şey mümkün olmaz. Hayal etmek, gerçek başarıyı oluşturmanın ilk adımıdır.

Amacımız ise her zaman sadece uçmak, uçmanın keyfini çıkarmak ve bu özgürlük hissini yaşamaktır. Uçarken, günlük hayatın tüm sıkıntılarından uzaklaşıyor ve sadece havada olmanın o eşsiz özgürlüğüne odaklanıyoruz. Bu yüzden, uçmak sadece bir hedef değil, bir yaşam biçimi, bir tutku. Rekoru, birlikte yan yana uçtuğum bir arkadaşım ile kırdık. Biz birlikte uçmaktan büyük keyif alıyoruz ve bu keyifin mümkün olduğunca uzun olmasını istiyoruz. Ve bir bakmışız ki, 9 saat boyunca yan yana 375 kilometre uçmuşuz ve “Türkiye Mesafe Rekoru”nun sahibi olmuşuz.

Yamaç paraşütüyle en uzun mesafeyi uçarken en unutulmaz anınız neydi?

9 saatlik bu uçuşla Türkiye mesafe rekorunu kırmakla kalmayıp, aynı zamanda İç Anadolu’dan (Ankara) Güney’e (Mersin) gerçekleştirilen ilk uçuş olma özelliğine sahipti. Güneydeki Toros Dağları, herkesin bildiği bir bölge ve biz bu uçuşta Toros Dağları’nı geçerek Mersin’e ulaştık. En unutulmaz anım ise, uçuşun sonlarına doğru Torosları aşıp, tüm o uzun mesafeyi katettikten sonra gözlerimin önünde açılan muazzam manzara oldu. O an, saatlerce süren yoğun çabanın ardından dünyaya yeniden tutunmak, tarifsiz bir duyguydu. Uçmanın verdiği özgürlük ve sakinlik, mesafe ne kadar uzun olursa olsun, gerçekten benzersiz bir deneyimdi. O manzara ve o an her şeyin ötesindeydi. Bir diğer unutulmaz an ise, uçuş sırasında çok nadir görülen bir doğa olayıyla karşılaşmamızdı: Magic Lift. Yani sizin uçtuğunuz hat boyunca büyülü bir şekilde hiç çöken bir havanın olmamasından kaynaklı sonsuz bir süzülüş gibi düşünebiliriz bu olayı. O kadar uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra nadir yaşanan magic lift benim için inanılmaz bir andı.

Uçuş sırasında karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bu zorluğun üstesinden nasıl geldiniz?

Uçuş sırasında karşılaştığımız en büyük zorluk, aslında bizi 375 km’lik mesafede durduran şeyin de kendisiydi. Toros Dağları’nı aştıktan sonra, Mut vadisinde güneş batarken Magic Lift ile karşılaşmamız, o an bizleri oldukça duygulandırdı. Ancak, bu muazzam doğal olayın ardından karşılaştığımız durum bir o kadar da korkutucuydu. Çünkü hava kararmak üzereydi ve biz hâlâ yerden yaklaşık 1000 metre yükseklikteydik.

Havada, gün batımından önce güvenli bir şekilde iniş yapabilmek için hızla irtifa kaybetme yöntemlerine başvurduk. Yamaç paraşütünde bu tür durumlar için özel iniş teknikleri vardır ve biz de bunları uygulayarak, zifiri karanlık olmadan, yaklaşık 1-2 dakika içinde güvenli bir şekilde yere indik. Bu deneyim, uçuşun en heyecanlı ve aynı zamanda en zorlayıcı anıydı.

Rekor kırma hedefiniz var mıydı, yoksa bu mesafe bir sürpriz mi oldu?

Rekor kırmak için birçok deneme yaptım. Bu süreç, sadece doğru hava koşullarını bulmakla kalmayıp, aynı zamanda uygun rota seçimi, tepe analizi ve hava durumu incelemeleri yapmayı da içeriyordu. Her bir uçuş, bir öncekinden öğrenilen derslerle daha iyiye gitmeye çalıştım. Ancak rekoru kırmak, aslında sürpriz bir şekilde gerçekleşti. Uçuşun orta kısmına geldiğimde, hava koşullarının tahminlerdeki kadar güçlü olmadığını fark ettim. Son ana kadar, rekoru kırıp kıramayacağım konusunda bir belirsizlik vardı. Bu nedenle, rekoru kırmak aslında bir hedefin ötesinde, tam anlamıyla bir anın getirdiği bir başarıydı. Hedefim sadece uçmak ve bu özgürlüğü hissetmekti, ama mesafe arttıkça, rekorun da içeri girdiğini gördüm.

Bu rekoru kırmak, kişisel bir meydan okuma mıydı, yoksa yamaç paraşütü dünyasında bir iz bırakma isteği mi?

Bu rekoru kırmak, aslında hem kişisel bir meydan okuma hem de yamaç paraşütü dünyasında bir iz bırakma isteğini bir arada barındırıyordu. Yamaç paraşütü, benim için her zaman doğanın gücüyle uyum içinde olmanın, sınırları zorlamanın ve özgürlüğün tadını çıkarmanın bir yolu olmuştur. Rekor kırmak, kişisel bir hedefti; Türkiye şampiyonluklarımı ve uluslararası başarılarımı bir rekorla taçlandırmak, kendimi sürekli geliştirme arzusunun doğal bir sonucuydu. Çünkü her uçuş, bir öncekinden daha iyi olma ve yeni hedeflere ulaşma arzusuyla şekilleniyordu.

Ancak bu yolculuğun bir başka motivasyonu da vardı: Yamaç paraşütü dünyasında bir iz bırakma isteği. Sadece kendi sınırlarımı zorlamak değil, aynı zamanda bu sporun potansiyelini daha geniş bir kitleye göstermek, insanlara uçmanın ve özgürlüğün ne kadar büyülü bir deneyim olduğunu anlatmak istedim. Bu rekor, kişisel bir başarı olmanın ötesinde, yamaç paraşütü camiasına katkı sağlamak ve daha fazla insanın bu sporu keşfetmesine vesile olmak adına önemli bir adımdı.

Siz uçarken sizi aşağıdan takip eden bir ekip var mıydı, bağlantıyı nasıl kurdunuz, yukarlarda telefon çekiyor muydu?

Evet, uçarken beni aşağıdan takip eden bir ekip vardı. Yamaç paraşütü uçuşları uzun ve karmaşık rotalar olduğunda, güvenlik açısından bir takip ekibiyle iletişimde olmak çok önemli. Yukarıda irtifaya bağlı olarak çoğu zaman telefon çekiyor ve uçuş bilgisayarımız sayesinde canlı olarak takip edilebiliyoruz. Bu uçuş bilgisayarları, hız, irtifa, rota ve diğer önemli verileri anlık olarak gösterdiği için insanlar uçuşumun her aşamasını izleyebiliyor. Böylece hem güvenliği sağlamak hem de olası bir acil durumda hızlıca müdahale edebilmek mümkün oluyor.

Harika bir röportajdı, çok teşekkür ederim . Son olarak Yamaç paraşütüne yeni başlayanlar için güvenlik ve performans açısından önerileriniz neler?

Ben teşekkür ederim, böyle bir fırsat verdiğiniz için. Havacılık, herkesin içinde var olan ancak cesaretle ortaya çıkan bir tutkudur. Yamaç paraşütüne yeni başlayanlar için en önemli tavsiyem, doğru bir eğitim almak ve her zaman kurallara uymaktır.

Güvenle konun!

İbrahim Devecioğlu

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu