Pet’r Oil nasıl Petrol oldu?
Geçen hafta “Gündoğarken”in otobiyografik hikâyesini anlatan “Hal ve Gidiş” gösterisi için İngiltere’deydim. Manchester, Leeds ve Londra’da hem yeni insanlarla tanıştım hem de Türkiye’den İngiltere’ye yerleşen eski dostlarla hasret giderdim.
İngiltere’de özellikle Ankara Anlaşması sayesinde son dönemlerde çok sayıda vatandaşımız çalışıyor. Ankara Anlaşması aslında 1963 yılında imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe giren bir anlaşma. Bu anlaşma Türk vatandaşlarına Birleşik Krallık’ta iş bulma ve çalışma hakkı tanıyor. Kimse doğduğu büyüdüğü toprakların dışında bir ülkede yaşamak istemez. İngiltere’ye giden hemen hemen herkes bu değişikliği çocuklarının geleceği için yaptığını söyledi. Ne kadar üzücü ve düşündürücü değil mi? Ülkenin güzelim Anadolu Liselerini, Fen Liselerini sadece İmam Hatip Liselerine çevirirseniz sonunda olacağı bu.
İçlerinde çok değerli akademisyenlerin, sanatçıların ve üst düzey yöneticilik yapmış insanların bulunduğu yüzlerce insan ne yazık ki uzmanlık alanlarının dışında bambaşka işlerde çalışıyorlar. Serbest meslek dışında bir iş yapamayacakları için de büyük çoğunluğu kafe, bar ve lokanta işletmeciliğine soyunmuş durumda.
Ama herkes Birleşik Krallık’ta yaşamaktan memnun. Fikirlerini rahatça söylüyorlar, düşüncelerinden dolayı gözaltına alınma, tutuklanma ihtimalleri yok. Herkes birbirinin yaşamına saygılı, kurallara uyuyor ve de en önemlisi bir güven duygusu içinde yaşayıp gidiyor. Darısı başımıza.
Dönüş uçağında sevgili Hakan Eren’in “Bir Zamanlar“ isimli kitabını okudum.
Hakan yıllardır müzik sektörünün içinde. Plak koleksiyoneri, arşivci, radyo program yapımcısı, müzik yazarı; müzikle ilgili çeşitli alanlarda çalışmış biri. Son zamanlarda da kurduğu müzik yapım şirketiyle özellikle duayen pop müzik sanatçılarının şarkılarını gün ışığına çıkarmış bir müzik sevdalısı.
Bu kitabında müziğimizde 60’lardan başlayarak 90’lara nasıl gelindiğini hem kısa anlatılar, hem o zamanın gazete haberleri hem de belgelerle eğlenceli bir şekilde anlatıyor. Gerçekten de şaşırtıcı bilgiler var içinde.
Mesela benim en çok ilgimi çeken 1980 yılında katıldığımız Eurovision Şarkı Yarışması’nın detayları. Önce şarkıyı yorumlayacak şarkıcı seçiliyor. Nükhet Duru ve Ajda Pekkan arasından TRT Ajda Pekkan’ı tercih ediyor. Sonrasında şarkı siparişi verilecek besteciler seçiliyor. Bu isimler de Şerif Yüzbaşıoğlu, Attila Özdemiroğlu, Turhan Yükseler, Cenk Taşkan ve Melih Kibar oluyor. Ayrıca –burası da oldukça tuhaf- bir de yedek besteciler seçiliyor. Bu isimler de Doğan Canku, Özdemir Erdoğan, Esin Engin, Selçuk Başar ve Selmi Andak’tan oluşuyor.
Sonrasında söz yazarları olarak da Fikret Şeneş, Çiğdem Talu, Ülkü Aker, Kemal Sünnetçioğlu adı geçiyor ama ülkemizi temsil edecek şarkının sözlerini yılların müzik insanı Şanar Yurdatapan yazıyor. Yurdatapan, Attila Özdemiroğlu’ndan sözlerinin değiştirilmemesi için bir talepte bulunuyor. Zira TRT denetimi çok baskın o yıllarda. Bugünkü RTÜK gibi gerekli gereksiz her şeye karışıyor.
Hatta Şanar Yurdatapan şarkı Türkiye elemelerinde birinci olduktan sonra yaptığı konuşmada uğradığı baskılardan söz ediyor ve bundan dolayı o zamanki TRT Genel Müdürü Doğan Kasaroğlu’nu suçluyor ve ödülü almıyor.
“Pet’r Oil” olarak yola çıkan şarkı Hollanda’ya yarışmaya gitmeden önce “Petrol” olarak değiştiriliyor. Sonuçta bu kadar uğraşı, masraf ve zaman kaybından sonra Ajda Pekkan ülkemize 15’inci olarak geri dönüyor. Ama Fas’tan 12 tam puan alarak…
Kitapta pop müzik sevdalılarının merakını giderecek bir dolu ayrıntı var. Ben 3 saatlik yolculukta hoşça vakit geçirerek okudum. Tavsiye ederim.
Burhan Şeşen




