Üçüncü Göz

 

Betül Yüzüncüyıl Tavlı ismini ilk olarak Edebiyatist Yayınevi’nin “Baba – Babalar Gününe Özel Öykü Seçkisi” isimli öykü derlemesindeki “Babanın Sesi” öyküsü ile duymuştum. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu olan ve hayatına Konak Belediyesi’nde metin yazarı olarak devam eden Betül Yüzüncüyıl Tavlı, ilk öykü kitabı “Üçüncü Güz”ü Edebiyatist Yayınevi’nden okuyucularla buluşturdu.

Editörlüğünü Bahar Yaka’nın üstlendiği kitabın ilk öyküsü “Sineklenenler” çocukluğa dair anıları sinekler ve kafanın sineklenmesi üzerinden anlatan eğlenceli bir ilk öykü. “Hayatında bir kere bile sineklenmemiş insan var mıdır? Kafası vızıldamamış, aklında bir hinliğin kanatları çırpmamış.”

İlk iki öyküde cinas söz konusu. Nasıl ki ilk öyküde “Sinek” kelimesi hem bildiğimiz sinek hem de kafanın sineklenmesi anlamında kullanırken ikinci öykü “Çiçekli Basma”da “Gül” kelimesi iki anlamı ile kullanılıyor. Gül; hem bir çiçek, tabii hem de bir kadın oluveriyor.

Üçüncü öykü “Kasket”te bir köyde zaman içinde efsane olmuş bir adamın bakla tarlasından bakla çalmaya gelen iki çocuğun macerası anlatılıyor. Karakterlerin değişik arka planları güzel bir şekilde işlenmiş.

“Leblebileri Say” öyküsünde ömrünün son zamanlarını yaşayan bir huzurevi sakini ve oradaki kız çocuğu olarak andığı hemşirenin onları ziyaretinin bir yansıması anlatılırken “Mihriban” ise hayatın koşullarının ailesinden savurduğu bir kızın içinde kalanları kısa ancak etkili bir şekilde anlatıyor.

“Razı” öyküsünde öykü ismi gibi razı olmak durumunda olduğu bir evlilik yapan kadın anlatılırken kitaba ismini veren “Üçüncü Güz” yıllar önce beklenmedik bir durumun memurluğundan ettiği bir kâtibin son kez adliyeyi görmek istemesi, kısa ancak çarpıcı bir şekilde anlatılıyor.

Sıradaki öykü “Bir Tablo Gibi” bir kadının giden gemilere ve askere ettiği vedanın içindeki hüznü ortaya çıkarması iken “Baba” kitabında yayınlanan “Babanın Sesi” yazarın ilk öykü kitabında da yerini buluyor. Yine dikkat çekici bir öykü ve merkezde hayvanlara, ağaçlara duyulan ve tabii ki babaya duyulan ancak altı çizilmeyen, hissedilen bir saygı var.

“Avize”de bir avizenin köydeki uğursuzluğa eş sayılması anlatılırken “Gelincikleri Ezmeden” rüyada bir çocuk suretinde karabasanın çarpıcı anlatımı oluyor. Son öykü “Gül Gibi”de ise gül imgesi bu sefer hayatın aksaklıklarını bir iş yeri ve etrafı çerçevesinde düzeltiyor.

Betül Yüzüncüyıl Tavlı ilk öykü kitabında özellikle Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki insanların etkili anlatımları ile dikkat çekerken, şehir hayatından insanları da aynı ölçüde okuyuculara aktarıyor. Bu doğrultuda devamı beklenecek bir ilk öykü kitabını bizlere sunuyor.

Emre Siyahoğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu