Merhamet istiyorum şimdi !

Yaş gözlerden akmaz yalnızca. İnsanın en çok kalbi ağlar. Çaresiz kaldığında, eli kolu bağlı olduğunda, çıkış yolu bulamadığında ve sessizleştiğinde düşünceleri..

Ağlar kalbi! Ben merhameti istiyorum yalnızca üstelik hemen şimdi.

Kalbim ağlıyor. Her vicdan barındıran insan kalbi gibi. Evrende yalnız değiliz. Yaşadığımız dünya yalnızca bize ait değil! Bu savımı her zaman yazdım, söyledim, haykırdım. Kelimeler tükendi de tüketemedik umutsuz düşünceleri. İnsan, hayvanlar -ki ben onlara CAN diyorum- ağaç, bitkiler… Doğada birlikte barındığımız ve belirli bir dengeyi paylaştığımız nefes alan her canlıyı korumakla ve savunmakla yükümlüyüz. Aksi Yaradana şirk Yaradılışa aykırıdır.

2024 yılında gelecek yılların teknoloji ve gelişim ilerlemelerini düşleyen zihnim gidişata baktıkça üzüntüye boğuluyor. Kendimizi nasıl her adımda ileri medeniyet seviyesine bir tık daha ulaştırabilirizi düşlemek yerine CAN dostlarımızın minicik yüreklerindeki korkuyu, endişeyi hisseder buluyoruz kendimizi. Yaratılan her bir zerre, taş, toprak boşuna yaratılmadı. Hepimiz birlikte güzeliz ve bir arada yaşayarak hayat sirkülasyonunu devam ettirebiliyoruz. Hiçbir canlı amaçsız yaratılmamıştır.

Birlikte yaşayacağız! Çünkü insan olmak bunu gerektirir. Çünkü merhameti kuşanan insan bunun doğruluğunu bilir. Her sabah kapımın önüne çıkıyorum ve kalabalık bir grup sokak köpeği de her zaman karşı kaldırımda oluyor. Bana kuyruklarını sallayarak selam veriyorlar. Fakat evimin camından sık sık onları izlediğimde her gün mutlaka sopa sallayan, kuyruklarından tutup çekmeye çalışan çocuklara, koca koca taşlarla yattıkları yerden kovalayan yeni yetmelere şahit oluyorum. Bağırıyorum kalbim ağzımda avazım çıktığınca! “Yapmayın!”

Hayvanlar hisli varlıklardır. Kendilerine beslenen sevgi dolu yürekleri de kilometrelerce öteden algılayabilirler. Elbet bizler gibi kendilerine kötülük yapan, yapmaya yeltenenleri de kazırlar zihinlerine. Sonra ne mi olur! Bu masum CAN’lar tekrar aynı kötü durumu ya da kötülük yapmaya yelteneni gördükleri veyahut sezdikleri vakit kendilerini doğal olarak koruma içgüdüsüne bırakırlar. Tıpkı bizler gibi.

Bizler de kendimize yapılan yanlışlara “Çok şükür,” demiyoruz nihayetinde. Tepkimizi belli ediyoruz. Bu küçük örnekten yola çıkarak soruyorum, “Bu hayvanlar ne yapsın?” Kendilerine yönelik her türlü zorbalığa katlansın mı? Doğası gereği savunma mekanizmalarını açsın mı?

Hayvanların akılları olduğunu her daim savundum. Bizlerden daha zeki daha duyarlı ve sevgi dolular. Merhamet, vicdan, yardımlaşma yani insana dair görmek istediğim ne varsa insanlarda göremeyebiliyoruz günümüzde, bu yüzden her zaman kötüye karşı da “Azıcık hayvan olun!” diyesim geliyor. Onlar gibi gerçek seven, çıkarsız, iyilik içinde, dostça.

Sevgiyle çalınan hiçbir kapı yüze kapanmaz. Çalmasını bilene! Kazımamız gereken, “Ağızları var, dilleri yok. Tek istedikleri karşılıksız sevgi.” Onlarsız bir dünya yaşamaya değer olamaz. Fakat onlara ve çocuklara göz koyan, tecavüze-tacize yeltenen, zalim ve sapkın ve de cani her kirli ruhla aynı atmosferde olmamak dünyayı yaşanabilir kılar. İşte en bitirici vuruş işte çözüm… Çocuklarımızı da hayvan sevgisiyle büyütürsek dünyada cenneti yaşarız.

Ben her ezan sesinde önce köpeklerin semaya yükselen şükrünü duyuyorsam biliyorum ki o ulumaları işiten de onları asla yalnız bırakmaz. Onlar bize muhtaç değil biz onlara muhtacız. Bu ilerleyen yıllarda çok daha iyi anlaşılacak. Umuyorum ki o zaman geç olmaz. Çünkü biz onlara her gülümseyişimizde onlar yine bize aynı sevgiyle koşarak gelecek. Gerçek sevgiyi taşıyabilenlerden olmak, inançtan ve birlikte var olduğumuz yoldan ayrılmamacasına sımsıkı kenetlenme sevgisinde…

Şimdi merhamet istiyorum!

Gamze Bargın Bulmuş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu