Duygulara karışmak lüks olmamalı

 

Hücrelerimizi ayakta tutan görünmez savaşçılar duygularımız… Gülmek kadar kederlenmek de isteriz kimi zaman ve bırakırız kendimizi yürekleri parçalayan cinsten televizyon yapımlarına. Ağlamak da hakkımız hıncahınç. Sevincin harekete geçirdiği enerji devinimleri de gerekli ruhu genç tutmaya. Tüm bunlar günümüz 2024 yılında kendiliğinden yaşanabilecek boyutta gibi görünse de aslında öyle kolay değil. Kolay değil gülüşlerden gözlerdeki yaşları silmek ve kolay değil eskisi gibi sadece senaryo sınırlarında hüzünlenmek.

Ekonomik açıdan refah seviyede olmak mutlu olmanın anahtarı. Oysaki lüks olmamalı ailecek eğlenceli vakit geçirmek, lüks olmamalı delicesine gülmek, pahalılığı yansıtmamalı sosyalleşmek. Bugün bir filme gönlünce tasasız yürüyebilmeli insan. Dışarı adım atar atmaz cebinden ne kadar eksileceğinin düşüncesinde kemirilmemeli beyni. Çünkü sosyalleşmek görgünün temel taşlarını oluşturur. Gelişmenin ilk adımlarından biri eksik kalırsa hayat yalnızca karın tokluğuna yaşama amacında sürüp gider.

İnsanoğlu bu dünyaya mutlu olmak adına geldi. Mutluluk da ne yazık ki parayla gelir oldu yaşamlara. Sosyalleşemiyoruz dolayısıyla iletişemiyoruz. Sonuç ne mi oluyor? Kimsenin kimseyi anlamadığı hatta dinlemediği bile isteye kulak tıkadığı, körelmeye yüz tutmuş insanlar topluluğu. Başını sokabilecek bir evin derdinde olan asla sosyalleşmeyi kovalayamıyor. Kıstıkça kısıyor. Aylarca değil yıllarca sürüp gidiyor ve bu süreçte her safhada kendinden, yediğinden, dışarıda içebileceği bir kahveden, ailesinin isteklerinden fedakârlık ediyor. Huzurla yaşayabileceği yuva kendisinin olan kesim şanslı olan tarafta. En azından sosyalleşmeye, etkinliğe, en sevdiği sanatçının konserine, merakla beklediği filme vakti de oluyor nakdi de sakin kalabilen zihni de.

Gelişen toplum olabilmenin en büyük atılımı mutlu bireylere dönüşebilmektir. Mutluluk stres ve olumsuz düşüncenin barındığı yerde var olamaz. Rahat hisseden, ileriyi düşünebilen ve strateji geliştirebilen taze beyinler madden ve mânen dinginlikte olan bireylerdir. Olumlu düşünceler mutluluğu destekler ve yaşam sevinçle süregelen harika bir alana ışık tutar. Hayatının yarısından fazlasını çalışmayla geçiren geçirecek olan bizler biraz mutlu olmayı hak ediyoruz. Gülmek, eğlenmek, arada bir dışarıda sohbet eşliğinde güzel bir yemek, sinemada en sevdiğin filmin devamını arkadaşlarınla izlemek; yılda bir kez tatil yapmak, hoşuna giden bir süs eşyasını keseni düşünmeden keyfince alıp evinin en özel köşesine koymak hatta ona baktıkça mutlu olmak… Lüks olmamalı 80 yıllık nefes hakkı. Lüks olmamalı yaşamak.

Doya doya karışabilmeli duygulara, çaresizlikte debelenmemeli yürek bir fazla giden için. “Acaba?” dememeli düşüncesinde. “Evde mi içseydik şu çayı, ne de olsa biraz daha tedbirli gitmeli.”

Bizlerin mala hizmet ettiği değil malın bizlere hizmet ettiği, özgürce umut edebildiğimiz kaygısız bir düzene; en önemlisi de ödenen bedellere, vazgeçilen yaşanmamışlıklara, fedakârlıklara, tükenen ömrün, tırnak emeğinin, gönül yorgunluğunun değdiği yaşama… Mutlu yaşamaya merhaba!

Gamze Bargın Bulmuş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu