Babalara geldik !
Yıllardır kıskandığım, imrendiğim kelimedir dolu dolu “baba” demek. Ben hep “babalara” gelen tarafta olduğum için baba’lık müessesesi benim için uzaktan izlenen inşaat çalışmalarını andırır. Sürekli bir aksiyon olan, renkli iş makineleri ile küçük büyük herkesi kendine izleten, günün sonunda ne anladın diye sorduklarında yanıtsız kaldığımdır. Bu vesile ile baba bir denizciyi sizlerle buluşturmak istedim.
Deneyimlemediğimi, tanışmadığımı okuyucum ile paylaşmam. Mehmet’in, mavilerin babası, Sezgin’in dedesi, iş adamı, eş, büyük denizci Ramazan Sezgin ile Sığacık’ da buluştuk. Teos Marina’da bulunan “LIBERTY” isimli kayığında oğlu Mehmet ile birlikte beni ağırladı. Sizlerle tanıştırmama izin verin.
Ramazan kaptanım nereden bu deniz sevdası ?
Her şey o kadar “suyundaydı ki” , büyüsüne kapılmamak mümkün değildi, demiş Sadun Bora. Benimki de o hesap. Mavi’nin, doğanın büyüsüne kapıldım. Lise yıllarında çocukluk arkadaşım Erkan Pasinlioğlu ile Eşrefpaşa’da evimizin bahçesinde bir kayık yapmaya karar verdik. 800 M2 bir bahçemiz vardı, alet edevatımız da çoktu. 4 .5 metre ahşap iskeletli bir kano yaptık. O kano ile Ürkmez yazlıktan Doğanbey adasına kürek çekerek gidip geliyorduk. İki kişi rahatlıkla gidip gelebiliyorduk. ( Fotoğraf ektedir )
O tarihte internet yok, kitaplardan mı öğrendiniz kano inşa etmeyi?
Bazı tersaneleri dolaştık. Kayıklardan esinlendik. Aslında epey dolaştık, üzerinde düşündük, matematiğini anladık. Omurgası, eğrileri üzerinde çok çalıştık. Mithat Paşa Sanat Enstitüsü’nde okuduğum için el becerim de iyiydi.
Yapımı ne kadar sürdü?
Yapımı 2 yıldan fazla sürdü. 16 yaşımdan askerliğime kadar kullandım. 35 yaşlarında 5,5 metrelik bir sürat teknesi aldım. Gümüldür Ürkmez’de yazlık önünde bağlı idi. Balık tutuyorduk. Birkaç mil sancak, birkaç mil iskele deniz bilgisi o kadardı. Aslında 18 metrelik bir ahşap yat yapma kararım vardı ama evdeki hesap çarşıya uymadı. 20 metre Hollanda yapımı bir yat aldım. Deniz tecrübem açık deniz ve yol bilgim yeterli olmadığı için o yatımı Göcek’de teslim aldım. İzmir’e bir kaptan nezaretinde transferi gerçekleştirdik. En büyük eğitim o seyir oldu benim için. Motor arızası, sürüklenme, gece seyri ve bunun gibi bir çok macera yaşadık. Gümüldür Alarga’da demirledim. 3 gün sonra yanımda yeğenlerim ile birlikte Sarpdere, Zeytineli, Alaçatı üzerinden Çeşme’ye getirdik yatı.
Mavi kokan anılar..
93 senesinde tekne aldığımda Çeşme Altınyunus Marina’da kışlama yapayım diye oraya bağladım. Salma derin ve geniş olduğu için Çakalburnu tersanesinde bakıma almaya karar verdik. Bu sayede denizci aile ile samimiyetimiz oluştu. İzmir Çakalburnu tersanesinin sahipleri Hasan Usta, Osman Usta, Ercan Usta, Ahmet, Oktay Usta iki de kız kardeşleri var toplam 7 kardeşler. Hem denizciler, hem tersane işi yaparlar. Hepsinin yelkenli tekneleri var. Her yıl senede 1 gün Fahri Nişli için yemek düzenlenir. Deniz sohbetleri yapılır. Anılar, tecrübeler aktarılır. Fahri abiye dediler ki “Sezgin acemi ama çok yer gezdi, cesur. Nerelere gittin “ben de “64 Yunan adası, 15 defa Atina, Arnavutluk, Montenegro, Hırvatistan, Slovanya, İtalya, Fransa,” diye yanıtladım.
Amatör bir denizci olarak hakikatten cesur yollar yapmışsınız. Sonra?
Fahri abi şaşırdı tabii. Bana Atina’dan sonra gittiğim yolu sordu. Korint kanalını anlattım. Aslında beni sözlü sınav yapıyordu tabii. Yaklaşık 6.5 kilometre uzunluğundaki Korint Kanalı, Ege ve Adriyatik Denizi’ni birbirine bağlıyor. denizcilerin 400 kilometrelik bir mesafeden tasarruf etmelerini sağlıyor. 8 metre derinliğe sahip ve genişliği ise sadece 21 metre. O yıllarda, navigasyon teknolojisinin gelişmemiş olmasından, Mora Yarımadası’nın etrafından 400 kilometrelik deniz yolu oldukça zor ve tehlikeli olması, bu kanalın ekonomik ve güvenlik boyutunu oldukça artırdı. “Patris, Lefkas kanalından, Arnavutluk’a ulaştım “diye anlatınca, Lefkas adasını anlatmamı istedi. Lefkas kanalında sancak ve iskelede şamandıralar var, kanala daha da yaklaşınca sancak iskele kırmızı ve yeşil ahşap kazıklar olduğunu anlattım. Fahri Nişli orada bulunan denizcilere döndü, “siz bu arkadaş için acemi diyorsunuz, bu kaptan hepinize ders verebilecek bilgi ve kabiliyette biri “dedi
Diplomanızı tescilletmişsiniz… Oğlunuz da sizin gibi denizci !
93 yılından beri denizlerdeyim. Oğlum Mehmet de 9 yaşından beri denizlerde. Tüm teknik bilgilere hakim, iyi bir kaptan.
Sizin için Knidos’a ateş eden denizci diyorlar.
96 yılında bir kadın arkadaşım ile 5 aylık bir deniz seyahatine çıkmıştık. Güneye indik. Knidos’a alarga demir attık. Demir atma sıkıntısı olur Knidos’da aman ha.. Bir gün güvertedeyiz. 3 tane büyük kılıç balığı koya girdi. Heyecanlandım tabii. Deniz tüfeği yoktu teknede, tabancayı aldım. Kadın arkadaşıma botu verdim, “sen botu kullan ben kılıç balığının peşine düşeyim” dedim. Arkadaşım beceremedi balıkların üstüne sürmeyi, bir ahşap teknede 7-8 kişi vardı, biri dedi ki “kaptanım ben botu kullanayım sen kılıç’ı avla.” Hakikatten botu sürdü, ben ateş ettim. Vurdum bir tanesinin kafa kısmından. Balık ateş sonrası suya daldı. Beklerken biz, düdük sesi geldi. İskeleden bir asker “ateş eden kim” diye sesleniyor. “Benim” dedim. “Komutan seni çağırıyor “ deyince, “eyvah başımız dertte” dedim. “Meskun sahada ateş edilmenin suç olduğunu bilmiyor musun?” dedi komutan. Ben ne yapayım bastım yalanı, “Komutanım, 3 köpek balığı girdi koya, yüzgeçleri zarar verir korkusu ile, yüzenleri korumak için ateş ettim,” diye yanıt verdim. “Kılıç balığı olduğunu çok sonra anladım, müsaade edin balığı bulayım paylaşalım” dedim. Komutana sordum, “mecbur kalırsam yeniden ateş edebilir miyim balığa?” diye zorladım. Komutan nihayetinde izin verdi ama kılıç balığını bulana aşk olsun. Böylece adımız “Knidos’a ateş eden denizci” kaldı.
Anısı kaldı yadigar kaptanım..
Babadan kalma işim zeytinyağı olduğu için Palamutbükü’nde bir kahveye girdim, zeytinyağı konusunda birilerini sormaya. Bir baktım Knidos’da kılıç balığını birlikte kovaladığımız botu kullanan denizci arkadaş beni tanıdı. Meğer namımız her yere yayılmış, kahvehanede alkış kıyamet.
Liberty teknesi kaç yıldır sizin kızınız? Kaç metre? Adı gibi özgür bir kız mı?
5 yıldır benimle. 25 metre, Bakımları yapıldı. Hala üzerinde çalışıyorum. Özgürlük benim ruhuma işlemiş. Tüm denizciler gibi mavide olmayı seviyorum. İş adamı olarak zeytinyağı toptanı, ticareti gibi güzel işler yapsam da, 20 yıl önce çalışmamayı seçip denizleri tercih ettim. Boşa geçirdiğim hiç vaktim olmadı. Yay burcuyum ben. Hem seyahat, hem özgürlük ruhumda var. Bir işi yapacaksan en iyisini, en doğrusunu yapacaksın. Hem denizi seviyorum hem dünyayı. Gençliğimde aylar süren seyirler yaptım. Bakarsınız dünya seyahatimi planlar yola çıkarım.
Yola çıkmayana her yer uzaktır derler kaptanım.
Şimdi oğlum, torunum ve ben üç nesil denizlerde dümen tutuyoruz. Uzaklar daima çekicidir. Ferdinand Macellan gibi bilinmeyene gitmek neden olmasın?
Okuyucuya not: Hikayesini gönlünce anlatamamış nice başarılı insan var hayatımızda. Yaşadığı serüvenin hakkını veren nice denizciler. İşte Ramazan kaptanım hayatın hakkını vererek, paylaşarak, öğreterek yaşıyor maviyi. Oğluna, torununa zerk edilmiş muhteşem bir dünya.
Pruvanız neta, rüzgarınız kolayınızda olsun denizci. Sizin gibi bir baba’yı tanımak büyük onur.
Baba olmayı hak eden, seven, koruyan, kollayan, öğreten tüm babaların “babalar günü kutlu olsun”
Mavi kalın.
Burcu Tuna