Gönül Sırdır
“Gönül sırdır” dermiş eskiler.Olur olmaz herkesle her şeyin paylaşılamayacağına dair bir şifre sanki. Çünkü insanoğlu ayıp arar, kusur arar. Senin üzüntün onun neşesi olur. Gönül ancak güzel görene, güzel konuşana, güzel saklayana açılır. Onlara da “ehl-i muhabbet “denir.
Acı ve zorluklara rağmen iyi şeyler başardığında zorluklar geçer fakat iyilik kalır. Zevk uğruna onursuz bir şey yapıldığında zevk geçer fakat onursuzluk kalır.
Kötülüğe rağmen iyilik, yanlışa rağmen doğru, zorluğa rağmen cesaret, mesafeye rağmen vefa asil insanların özelliğidir. Her daim iyilerden olmanız dileğiyle…Her geçen gün az insanla görüşmenin ne kadar doğru olduğunu anlıyor insan. Ne demişler; “Az insan Çok huzur..”
Bazı insanlar istedikleri olmayınca karşısındakine çamur atmayı, hayır cevabını aldıkları insanları her fırsatta kırmayı, çıkarları ve menfaatleri söz konusu olduğunda arkadan vurmayı ve mutlu olmanın sadece kendi hakları olduğunu düşünecek kadar bencil yaşamayı tercih ederler. Bu insanları tanımak ne kadar talihsizlikse, onlardan kurtulmak da bir o kadar mutluluktur. Varlıkları ne kadar yorucuysa, yoklukları da bir o kadar huzurdur.
İnsanı insan yapan yüzüne güzellik katan ve onu sevdiren tek şey kalbinin temizliğidir. Yoksa hepimiz aynıyız. Etten ve kemikten oluşmuş bedenleriz. Bizi birbirimizden ayıran tek şey kalplerimizin özelliğidir.
Aslında hayat yaşayamadığımız belkiler, yaşadığımız keşkeler ve içimizde tuttuğumuz neyselerden ibaret.
“Neyse” diye bir kelime bulmuşlar, Her yere yakışıyor. İnsan bazen tüm kırgınlıklarını, öfkesini, kavgasını, bazen de koskoca bir ömrü “neyse”ye sığdırıyor. Söyleyecek çok şey var ama neyse deyip geçiyor.
Unutmayın ki! İnsanları kaderleri karşılaştırır, karakterleri yakınlaştırır, kararları anlaştırır, davranışları ayırır.
Sevdiğiniz insanı kırarsanız, bir zaman sonra onu bulamazsınız. O her şeyini bildiğiniz bir yabancı haline gelir. Çünkü kırgınlık insanı değişmek zorunda bırakır.
Ne güzel demiş Dücane Cündioğlu..”Anlamak masraflı iştir. “
Emek, gayret, samimiyet ister. Yanlış anlamak kolaydır oysa, biraz kötü niyet biraz cahillik kafidir! Yaşadığımız sorunların asıl nedeni de anlaşılamama ve yahut yanlış anlama üzerine kurulu değil mi? O halde neden bu kadar israrcıyız anlamadan yargılamaya. Yargılamak için bilmek, bilmek için anlamak, anlamak için de dinlemek gerekir. Bilmeyen, anlamayan, dinlemeyen insanın yargılamaya hakkı yoktur. Belki de baktığımız camlar kirlidir de o yüzden ne tarafa dönersek dönelim kirli görüyoruzdur. O vakit önce o camları temizlemeyi denemek daha doğru olmaz mı? Yargılamak yerine anlamaktan yana olsak. “Anlama’yı” hayatımızın merkezine alırsak yargılama ihtiyacı hissetmeyiz. Eğer bir insanı anlamaktan ziyade yargılıyorsak bu bizim anlama yeteneğimizin gelişmediğini gösterir. Ve başkalarını yargılamak, hayatı henüz anlayamamakla ilgilidir.
Duygu falan kalmadı. Ve o taş kalbi artık ne yapacağımı çok iyi biliyorum. En ufak toz haline gelene kadar paramparça edeceğim. Hiç kimseye herhangi bir duygu beslemeden yaşayacağım. Ta ki o tozdan birisi vazo yapana kadar.
Ben kalbimizi vazoya benzetirim. İçine koyduğumuz çiçekler insanlardır.
Bundan sonra çiçek soldu, ama önemli değil, vazo hală güzel diye yaşayacağım.
Sende durumlar ne peki? Ah ettin, üzüldün. Bazen geceleri ağladın, hatta çok ağladın. Ona kalbinde yer vermeye devam mı edeceksin, yoksa önüne bakıp yoluna mı gideceksin? Bu dünya üzerinde kimse için değmiyor. Onu ilk gördüğüm gün çok güzeldi. Ama giderken bir hoşçakal ile yetinen birine artık “Seni seviyorum” diyemem.
Çünkü neden biliyor musun?
Koyduğum çiçeklerim soldu, ama vazo hâlâ güzel.
Kaderine küsüp inzivaya çekilince mucize falan gerçekleşmiyor. Gizemli biri elinden tutup ayağa kaldırmıyor.
Kendi kayığını kendin çekmedikçe su alıp batıyorsun daha derinlere. Sorun her ne ise çözüm de sende. Aradığın hayatın kendisisin sen. Mucize sensin.
Dilerim ki kıymetini bilmediğiniz insanların, kıymetini hatırlatacak insanlarla sınanırsınız.
Hayat bir bisiklet sürmek gibidir. Dengenizi korumak için ilerlemeye devam etmelisiniz.
Lütfen kendini strese sokma. Nasibinde varsa, iki dağın altında bile olsa gelip seni bulur. Nasibinde yoksa iki elinin arasında olsa da elinden kaçar. Allah takdir ettiyse hiçbir şey önüne geçemez. O yiizden elinden geleni yap, tevekkül et ve akışına bırak.
Kalbimizde sevgiye, hayatımızda iyiliğe, soframızda berekete, bol bol duaya, niyete, daha çok şükretmeye, kalp kırmadan geçinmeye, hayırlı sebeplere vesile olsunlarının sebebi güçlü olmaları değil, vicdanlarının rahat olmasıdır. Çünkü; onlar geri dönüp baktıklarında yine olsa yine aynısını yaparım diyecekleri şeyler yaşamışlardır. Unutma, güçlü olanı yenebilirsin ama vicdanı rahat olanı asla.!
Derya Sucukçu